şu kırıtmalara bak, şu kırıtmalara!
Şimdi ben son zamanlarda, 1-2 aydır filan… Hayatımın en güzel günlerini yaşamıyorum, tamam mı? Kendimi başarısız hissettiğim, bir şeyleri elimde tutmaya çalıştıkça yere düşürdüğüm, kolumu masanın sivri kenarına çarparken çıplak ayağıma minik bir lego parçasının battığı günler yaşıyorum. Ne kadar tatsız olduğumu anlatabildim mi?
Önceden program yapma gibi lükslerim de yok oldu. İşte çıkabilirsem spora, işten çıkabilirsem sokağa… Son dakikada kendime “sosyalleşme badisi” bulmak da ayrı bir iş. “Napiyosun?” “Müsait misin?” “Bir şeyler yapalım mı?” “Şarap mı içsek?”
Neyse Cuma günü saat 8 oldu, ağladım – ağlayacağım. OFİSTEYİM! Eve gidip bir tencere makarna yapıp, üstüne 8 paket ton balığı döküp, bunu 1 şişe ketçapla harmanlayıp yemek geliyor içimden. Ama hayır Rocky! Depresif kadınların kendilerini dondurmaya / kolaya / cipse adayıp, kilo almadan o evreyi sorunsuz atlattığı bir Hollywood filminde değiliz. Yiğit’i aradım, Kanyon’daymış. Ben de mutluluğu SOSA'nın antrikotunda, bir kadeh kırmızı şarabında ararım.
Böylece ne zamandır 4 gözle beklediğim STOKER’ı da izleme fırsatı bulmuş oldum. Chan Wook Park’tı, aylardır bekliyorduk, en son ben I’M A CYBORG’u izlemiştim, oysaki STOKER’dan bi OLD BOY çıkar gibi sanki heyecanıyla film başladı, bi ara Yiğit bana dönüp, “Yönetmen çok mu Emrah filmi izlemiş, ne dersin?” diye sordu.
İşin acayip yanı, Yiğit, filmi sevdi de, benim beynimden “Amca, baba yarısıdır Emrah ;) ;)” diyen Nuri Alçolar, efendime söyleyeyim “Bacım gelin olmadan, topuklu ayakkabı giymesin! :(((” diyen Emrahlar gitmedi… Filmi, farklılaştıracak tüm detaylar yönetmene ait detaylardı, bence onun dışında senaryonun vs. pek bi numarası yoktu. (Chan Wook Park Güney Kore’deki malikanesinde kahırlanıp içkisinden bir yudum alır şu an…)
Kendinize iyi bakın, görüşürüz.
6 yorum:
Bence bir socializing buddy arama motoru, eşleştirme sistemi vs. olmalı.
Boslama bizi jeloo, mayisi bos gecme
Buraların hali ne böyle?
Yalnızlığı çok seversek,
Bir gün o da çekip gider mi senin gibi?
Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
Manzaraysa ayrılığa sıfır! İşte her şey hazır.
Acılarımla iki lafın belini kırdık.
Yokluğunda bir kuş sütü eksik.
Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik.
Kurumuş kuyunun suyu, incirin
Sütü çoktan çekilmiş
Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
Ayrık otları, dikenler bürümüş
Yorum Gönder