11 Şubat 2014 Salı
ŞUBAT
Jude Law'un "dede" olduğu bir film izledim, Dom Hemingway. Dede, derken, yaşlanmış pörsümüş bir Jude Law'dan bahsetmiyorum. Adamın bildiğin torunu var. Ha, yaşlanmış, pörsümüş evet; ama daha düne kadar bu adam çocuklarının dadısıyla pişiriyordu işi, yan odadan melodiler mırıldanıyordu kulağımıza, en yakışıklı hâli Breaking and Entering'de miydi, yoksa Closer'da mı... Ben daha dün, babamla, "Hollywood Atatürk'ü film yapsa, Jude Law oynasa..."yı konuşurken; önce liseden, sonra Bilkent'ten mezun olmuştum. Alfie'deki hâllerine kurban olurdum. Ama anlamalıydım aslında, koskoca Anna Karenina'da Vronski değil de Karenina'nın sümsük kocası olduğunda... Zaman geçiyor cancağızım. Yıllar arkada birikiyor, bi' an geliyor, anlıyorsun, en süper Vronski'nin aslında sadece Kıvanç Tatlıtuğ olabileceğini. Bak:
Zaman geçiyor, yıllar arkanda birikiyor. Kendimi boklamayı severim, şu 4 küsür senelik iş hayatımda sadece güzel arkadaşlıklar biriktirdim. Sanki aslında çok da bişi olmadım onun dışında. Sadece daha özgür olup, o caaanım arkadaşlarımla daha kaliteli zamanlar geçirmeyi dilerdim. Dev bir plazanın asansöründe beğendiğim oğlanla sigara molalarında karşılaşmayı beklemek yerine... Belki o zaman daha açık ve net, daha fıkır fıkır olurdu karşı cinsle temaslarım. Merhaba, merhaba, ateşinizi alabilir miyim? Teşekkür ederim. İyi çalışmalar.
Algılarım daha az açık olsaydı, daha mı mutlu olurdum klişesine hiç girmeyeceğim. Çünkü sokayım öyle yavan mutluluğa affedersin. Hem zaten bu klişenin, "Çok karakterliyim, özgür ruhluyum; erkekler beni taşıyamıyo." klişesinden ne farkı var? Oğlanlarla sıkıntım yok; ama algıların bu kadar açıkken cep telefonuna düşen saçma sapan bir iş mailinin o an beni kendime getirmesine, ÇAT diye gerçek hayata döndürmesine, aslında içinde yaşadığım şeyin ne olduğunu hatırlatmasına çok gıcığım. Anlıyor musun?
Bir şeyler yapmalıyım, ama ne yapmalıyım?
Ateşinizi alabilir miyim? Teşekkür ederim. İyi çalışmalar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
direkt gir mevzuya, sonra çoooook geç olabiliyor, harmutlanmış yada ılıştırılmış su da çare olmuyor yarana:(
asla mevzuya direkt girmeni tavsiye etmem, şu eski reklamdaki "sevgilisinin aramasını beklemeden arayan kız" vardı ya, işte o ve onun gibiler (küfür ediyor çok harbi kız, iyi içiyor çok kafa kız vs.) bize pazarlandı, moda yapıldı, sanki alternatif bir kültürmüş ve daha değerliymiş gibi. ama diyeceğim o ki, dünyanın en kaprissiz, en harbi, en kafa kızı da olsan tek bir gerçek var: KAÇAN BALIK BÜYÜK OLUR. kaçıyorsun ama kovalamıyor mu: "he is not just that into you" :)
Yorum Gönder