26 Kasım 2013 Salı

YUMUŞAK

2 gün boyunca üst üste 9 bölüm Gossip Girl izleyince, yeni aldığın yumuşatıcının çamaşırları gerçekten yumuşattığına hayran kalmak tuhaf kaçıyor. Ama öyle. Yumoş'un yeşil şişede, üzerinde creations yazan, nilüfer ve yasemin aromalı olduğunu iddia eden mamulü o kadar güzel kokuyor işte! İstanbul'a taşındığımdan bu yana, "Yumuşatıcılar aslında kıyafetlerin rengini solduruyor, üstelik evim hiç de annemin yıkadığı çamaşırlar gibi kokmuyor!" diye söyledim durdum, aradığım yumuşatıcıyı tesadüfen buldum. Bu arada, Gossip Girl'de her türlü sevinci, zaferi şampanyayla kutlamalarına imreniyorum tabii... Dur diyor, lafını bitirme ben bize bi' şişe şampanya getireyim.

Sabaha karşı (bazen sabah) eve döndüğüm gece çıkmalarının akabinde de buzluktan sucuk çıkartıp erimesini bekleme, bu sırada bir duş alıp kendine gelme kısmında da şaşırıyorum kendime en çok. Dün gece öyle oldu, böyle oldu, şunlarla karşılaştık, bunlar eklendi gruba, vs. Dün gece hoparlörün üstünde dans ediyordum, şimdi yarı erimiş sucuğu dilimlemeye çalışıyorum. O çocuk kimdi sahi? Kendimi yanında çok iyi hissetmiştim. Ama kendimi, yanında gerçekten çok iyi hissetmiştim.

Kendimi yanında iyi hissetiklerim var, bir de yanında gerginlikten çenemi kapatamaz kadar istediklerim. Bu noktada Ajda Pekkan devreye giriyor, "Hayatta her şey senin, istediğin gibi olmuyor."

Ajda Pekkan da bu yaşında yalnızlıktan kediye, köpeğe, hayvan mezarlıklarına kafayı takmış bir kadın sonunda. Tövbe yarabbim.

Kalbini kıran bir adam için üzülmek mi, yoksa seni sevdiğinden emin olduğun bir kız arkadaşının kalbini kırmasına üzülmek mi daha beyin oyalayıcı bilmiyorum. Sonuçta bir adam için çok üzüldüğünde, sana gönül kapısını açan yine kız arkadaşındır. Kız arkadaşın seni üzdüğünde kime gideceksin?

Hem zaten, nilüferin kokusu olur mu Allah aşkına?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

jella,

On gün önce ikisi de (Kalbini kıran bir adam için üzülmek mi, yoksa seni sevdiğinden emin olduğun bir kız arkadaşının kalbini kırmasına üzülmek) aynı anda başıma geldiği için kendi adıma rahatlıkla ahkam kesebilirim.

Arkadaşıma üzüldüm. Saatlerce, günlerce, gecelerce yaptığı şeye kafa yordum, yaptığı şey samimiyetini sorgulamama mecbur bıraktı, düşündükçe daha da kırıldım. Sonra fark ettim, LAN ADAM ARAMADI???? Tatil planı yapmıştık en son. Niye aramadı? Oturup ona da dertlendim. Sonra aklıma gelen, öfke: "oh bi taşla iki kuş, ikisini de kaynar kazana atmalı"

Altı yıldır tek başıma yaşıyorum, sen de anlayacaksın: gün içinde rutin hareketim, eve doğru yol alırken elimi çantama atıp anahtarlığımı kontrol etmek. Kapıyı açacak kimsem yok çünkü. Bu rutin hareketim beraberinde o en yakın arkadaşımın evinde olup olmadığı sorusunu getirirdi. Anahtarım kayıpsa ikinci evim o çünkü.

Gönül kapısı, evin kapısı... Esas adamlar hep değişir, o en yakın arkadaşın kapılarını kapatması, yokluğu... hepsinden acı.

Adsız dedi ki...

bu 3 mevzu içinde en önemlisi yumuşatıcı. çünkü benimde anneminki gibi kokmayan çamaşırlarım var.en sonunda zaten bunlar zararlı, durulamanın son suyunda çamaşıra katılıp durulanmayan bi şey sonuçta deyip almayı bıraktığım bi zımbırtı nihayetinde. anneme gidiyorum çarşaflar mis gibi kokuyor, anneme sarılıyorum buram buram temizlik. çok mu koyuyosun bunlar konsantre biliyosun di mi dedim, biliyorum dedi. numarayı öğrendim: çamaşırlar kurumaya yakınken toplanıp hemen ütülenmeliymiş. o zaman yumuşatıcı kokusu üstünde kalırmış. ohooo benimkiler günlerce çamaşır sepetinde sürünür, ne koku kalır ne de bi şey. kız arkadaş şeysi, barışırsınız çok takma kafana. erkek şeysi ise, değmeyecekse üzülme, değseydi de üzmezdi, yahu her halta üzüle üzüle kafka gibi hayat sürüyoruz sıkışık mıkışık, az bi rahatla... oracle