4 Temmuz 2012 Çarşamba

BABASINA ÂŞIK KIZLAR

Şimdi VOGUE Türkiye stayla bi' Yüzleşme yazısı yazacağım buraya.. Biraz fazla kişisel. Mazur görün..

Şu "Babasına âşık kız" konsepti üzerine düşünüyorum. Düşünüyorum dediğim, pipomu yakıp deri berjerime gömülmedim tabii ki.. Ama akşamüzerinden beri aklımda. Çünkü Simiole'nin şuradaki yazısını okudum. O da babasına âşık kızlardanmış. Yazısı bununla ilgili değil tabii ki, arada bir cümleyle bahsetmiş.

Ben bizzat, gerçek hayatımda hiç babasına âşık bir kızla tanışmadığımı fark ettim. Yani aslında sadece 1 kişiyle tanıştığımı, onun da zaten hayatımız boyunca dalga geçtiğimiz (başka sebeplerden dolayı tabii ki) bir kız olduğunu. Her neyse. Zaten bu "babasına âşık kızlardanım" kavramına kesinlikle yabancı değiliz. Onların varlığından haberdarız, böyle bir gerçek var, ama niyeyse o kızlar ortada yok! Onlar sadece dergideler, gazetedeler, Ayşe Arman'a röportaj vermekteler...

Düşünmüyorum değil, acaba benim babam mı âşık olunacak bir insan değil? Hayır, yanlış anlaşılmasın: babamı ÇOK seviyorum. Ama bir yandan da hayatta en az anlaştığım insanlardan bir tanesi aslında. Her ihtiyacım olduğunda arkamda, şükürler olsun. Ama çoğu zaman sinirli benim babam. Hep negatif. Ama inanılmaz iş bitiricidir aynı zamanda. İnanılmaz tahammülsüzdür. Ama hep arkandadır işte. O "her sorunu çözen"dir. Bazen çok saftır. Bazen inanılmaz fazla konuşur. Çoğu zaman negatiftir; ama arkadaşlarımın yanında daima güleryüzlüdür. Başkalarının yanında onu toparlamaya çalışmazsın. Başkalarının yanında asla surat asmaz, seni rencide etmez. Ama baş başayken hiiiç bir şeyi beğenmez. Her seferinde uçağımı kaçıracağımdan, bilmem ne'nin başvuru tarihini kaçıracağımdan, bir şeyleri unutacağımdan emindir. (Hiç öyle bir deneyim yaşamamış olmama rağmen!) En akıllı O'dur ve pek kimseleri beğenmez. Kendi aklını sever ve yaptığın en ufak yanlışta hayatın boyunca başarılı olamayacağından emindir artık. Cezanı keser.

Ha bu yanında, tüm filmleri bilir. Sizinle birlikte her filmi izleyebilir, bazı yabancı dizilerinize dahil olabilir; ama asla Behzat Ç dışında Türk dizisi izlemez. Hani iyidir, hoştur; ama mütemadiyen idare edilmesi gereken bir insandır. Kırıcıdır. Söylediği çoğu şeyi, annemin dediğine göre "kişisel algılamamamız gerekir".. 1 ay görüşmezsin, buluştuğunun 2. günü ağlatır. vs. vs... Çok çabuk sıkılır, herkesten ve her şeyden... Ben lisedeyken küserdi de mesela!.. NE SALAKÇA! Günlerce küserdi. Ama sadıktır. Evine bağlıdır. Tutumludur. Cömerttir. Temizdir. Çok moderndir. Daha az modern göründüğü zamanlar, seni hep korumaya çalıştığındandır.

Tüm bunları erkek kardeşim ve annem muhteşem bir şekilde kaldırır, toparlar, idare eder. Annemin deyişiyle, "Suyuna giderler..." E zaten kim dört dörtlüktür ki? İşte anneme göre, bunlar öyle katlanılmayacak şeyler değildir. Onda pek yer etmez. (En azından öyle gözükür) Erkek kardeşim de tamamen mizacından dolayı, rahat adamdır. Babamın suyuna gider. Çıkartır midye dolma yiyip bira içmeye götürür. Babama iyi gelir.

Bunun yanında ben tam bir domuzum. Suyuna gidemem. O da benim yapımda yok. Suyuna gidersem hem O'na, hem kendime olan saygımı yitireceğim çünkü. Yitiririm. O zaman daha da kapanırım içime... Çünkü zor. Negatif, agresif, sinirli ve seni kesinlikle beğenmeyen bir babayı idare etmek çok zor. Kırıcı bir söz duyduğumda, kırılıyorsam, kırılıyorumdur. Hassasım arkadaşım. Ben de böyleyim. Ve evet, mutfak masasında ağlarken yemek yemeye çalışmak çok zor./du. Ağlarken, ertesi günkü tarih sınavı için ezber yapmaya çalışmak daha da zor.

Dolayısıyla babam overall'da iyi bir baba ve iyi bir koca olmasına rağmen, bu tür yanları çok yıpratıcıydı. Hâlâ da öyle. Ama uzağız. Daha çok özlüyoruz belki birbirimizi. Dolayısıyla onun kırıcılık dönemi ve benim alınganlık dönemim genelde birkaç ayda bir yaptığım long-weekend Ankara tatillerime denk geliyor. Pek yer etmiyor.

Babamın sahip olduğu özelliklerin çoğunu birlikte olduğum adamda ararım. Zira evet, iyi insanlarla karşılaşmak çok kolay değil. Ama, "Birlikte olduğum her erkekte babamı aradım aslında..." gibi iddialı laflar edemiyorum. İmtina ediyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? İnsanlar, kadınlar ne hissediyor. Çok merak ediyorum.

27 yorum:

Adsız dedi ki...

Baba tarifin tamamen annemin karakterine uydugu icin bende hatlar karisti :)

gülş dedi ki...

yazdığın her şeye "aaay aynı ben!" diye yapış yapış özdeşleşme yapan kızlara benzemek istemem ama çizdiğin baba portresi benimkiyle öylesine benzeşiyor ki bir an şaşaladım, sonra da acaip bir yakınlık hissettim inkar edemem.

benim çevremde bu babasına aşık kız ekolünden bir adet var, aşk / nefret ekseninde ağırlıklı olarak aşk tarafındalar, sonra hastalıklı sevgililer gibi bir kavga edip telefonda ağlayarak barışıyorlar falan. ben bunu hayretle izliyorum, biz babamla kavga ettiğimizde benim annemin zoruyla ondan yarım ağız özür dilememle sonuçlanıyor süreç çünkü.

işin garip kısmı bu bahsettiğim kişinin yüksek dozda sorunlu, sorumluluk almakta zorlanan ve hayatı kaldıramayan birisi oluşu. yani babasının aşkıyla ilgisiyle büyüyen kızlar hayata daha güzel daha özgüvenli bakarlar tezi benim için dev bir palavradan ibaret.

ben de çok irdelemişimdir babama aşık olmayışımda, hatta babama karşı nispeten kayıtsız oluşumda anormallik benim mi yoksa babamın mı diye ama bi noktadan sonra bu kadar da irdelemekten yoruldum. aman yani babam işte sonuçta. verimli bir inceleme yapacak enerjim yok bu konuda, gidip bir psikolog kanepesine uzanmak için de bütçem henüz pek müsait değil. tek enteresan nokta şu, şimdiye kadar aşık olduğum / obsesif hale geldiğim her erkeğin babamla çok kilit benzerlikler taşıdığını fark ettim her seferinde. bu da tıpkı eninde sonunda anneme benzemek gibi en korktuğum şeylerden biriydi ve tabii ki de başıma geldi.

çok uzun oldu ya pardon.

Adsız dedi ki...

dün akşam sevgilime ya bak babam gibi problem odaklı olduğun zaman seni öldürmek geliyor içimden dedim ve bana, ya bütün kızlar babasına aşıktır senin derdin ne babanla dedi. ben de benim arkadaşlarım arasında babasına aşık bi tane var ve o da sorunlu biliyosun dedim... yani az önce yazını okuduğumda acaba ben çift kişilikliyim de gece kalkıp bunları mı yazdım diye düşündüm :) yılda toplasan 20-25 gün bayram, tatil vs. diye aynı evdeyiz onda da ilk iki saatimiz süper sonrasında acaba bugün popomdan ne uydursam da bütün gün surat asıp insanların içini karartsam diye düşünüyor sanki.. ama bahsettiğin gibi toplum içinde çok iyidir, neşelidir. kuzenlerim babamla nasıl anlaşamadığımı bir türlü anlamazlar falan.. neyse işte yalnız değilsin ;)

ipq dedi ki...

Babasina asik olup da, her sevgilide babasini arayan kadinlarda saglikli bir psikoloji gormuyorum.

Hicbir zaman babaci bir cocuk olmadim, babasinin kizi tabir edilebilecek bir cocuk da olmadim. Ben anneciyimdir. Bu demek degil ki babami sevmiyorum, ozlemiyorum. Sadece annemle olan iliskim, babamla olaninkinden farkli...

Dediklerin, babani anlatisin benim babama da cok uyuyor. Babam her zaman arkamda olan, ne olursa olsun benim yanimda olup, beni her turlu dertten kurtarabilecegini bildigim bir kaya. Ki bence ailenin olmasi gereken rol de tamamiyle bu.

Benim icin ilginc olan durum ise, kesinlikle babama benzeyen biriyle evlenmeyecegime karar vermisken, cunku babam bazen aksi, genelde duygusal, ara ara mizirdanan su burcu erkegi ve ben gercekci, insan idare etmeyi sevmeyen, mesafeli bir kova burcuyum, evlendigim erkegin babama temel ozellikler olarak cok benziyor olmasi.

Esim hakkinda konusurken onun caliskanligindan, zeki olmasindan, her seyi biliyor olmasindan, durustlugunden, guvenilirliginden, duygusalligindan ve hassasligindan bahsediyorsam, bunlarin beni ona ceken ozellikler oldugunu dusunuyorsam ve bu ozelliklerin aynisi tamamiyle babamda da varsa, bu isde bir is var...

UtkulardanEda dedi ki...

yazıyıı bana Gülş yolladı. okurken ona dedim ki "bu kızın babası benim babam galiba."

yazdığın her şeye ama her şeye tam anlamıyola katılıyorum. ancak ufakken, ergenliğin hemen öncesinde kesinlikle babama aşık bir ız çocuğu olduğumu belirtmem gerekir. ne zamanki ergenlik başlayıp ben basit taleplerde bulunmaya başladım, (akşam arkadaşlarımla dışarı çıkmak filan gibi, hakkaten basit şeyler) o modern ve şahane baba gidip yerine köy yerinde yaşadığını zanneden aşırı korumacı ve kıskanç bir baba geldi. ben onunla takışmadığım sürece iyiydi ilişkimiz, yeterki ondan hiçbir isteğim olmasındı. hala da öyle ve ne yazık ki benim bu "basit "isteklerimi bile bastırmam, onun her şeyini alttan almaya başlamam şeklinde sindirdi beni.

artık ona ne aşık maşuk'um, ne de onun gibi birisini arıyorum. hatta eski sevgililerimde bana babamı hatırlatan en ufak bir özellik gördüğüm zaman bir bahane yaratıp koşarak uzaklaştım yanlarından. şu anki sevgilim, kaderin bir cilvesi sonucu babamın bütün iyi özelliklerini kendinde toplamış, bütün kötü özelliklerine de hiç mi hiç sahip olmayan bir insan. nazar değmesin dilinizi ısırın! illa ki onun da kötü ve beni yıpratan tarafları var ama babamla ilişkimde şu an yapmak zorunda kaldığım gibi, onu alttan almıyorum. o da beni pek almıyor netekim.

babamın salak salak bana küsüp yaklaşık 3 ay evde ben hiç yokmuşum gibi davrandığı zamanları hatırlıyorum, bu kafayla odama kapanıp dikkatimi dağıtmayta, sırasında ders çalışmaya çalıştığım zamanları... yazdıklarının aynı şekilde hissediyordum ben de. gün günden, yıl yıldan soğudum babamdan. 0 civarında bir his besliyorum ona karşı. ve bu çok, çok kötü.

uzun yazdığım için sana bir adet patates gönderiyorum şuan. (:patates:)

Adsız dedi ki...

Yazdıklarını en yakın kız arkadaşım kopyalasa mail atsa onun yazdığına inanırdım.İnanılır gibi değil aynı baba, aynı sakin toplayıcı anne, aynı umursamaz erkek kardeş.Ve sürekli babasıyla çatışan , her ziyarette gerilen ağlayan ama asla ziyaretlerini aksatmayan her kavgaya hayalkırıklığına rağmen inanılmaz bir bağlılık ve sevgi dolu kız. Baba da sevgi dolu ama motive etme yöntemi kamçılamak.
Ha ben bir de şuna inanırım anne mizaçlı oğul baba mizaçlı kız. Bu hep böyledir 4 kişilik
çekirdek ailelerde, hiç şaşmaz.

Benim babacıma gelince, irrite etti mi bu cım eki bilmiyorum ama ben telefonu efendim canım, tatlım
diye açarım babama ve konuşma tamam canım olur çok öptüm diye biter, aaa sevgilin miydi konuştuğun olur
arkadaşlarım ama babamdır, canımdır konuştuğum. En çok sevdiğim, hayatta ve sağlıklı diye
şükrettiğim biricik babama niye canım bitanem demiyeyimki, en çok o hak ediyor hayatımdaki tüm
erkekler içinde güzel sözcükleri, ilgiyi. Ben eşimden ayrılırken ne arkadaşımın ne annemin omuzunda ağladım, babamdı bana sarılan bazen benimle hıçkıra hıçkıra ağlayan bazen geçecek kızım diyen. En rahat onunla paylaştım sıkıntımı, en güvenilir, en güçlü ve en aklıselim oydu çünkü.
Annemi de çok severim, anlaşırım birtanedir ama babamla anlaşmamız bir başka. Dertleştiğim, akıl aldığım, yürüyüşler yaptığım, yürürken koluna girdiğim 60 ların delikanlısı o, bostancıda denize girmiş, düğünlerde abidik gubidik twistlere dans etmiş, türkan şoraylı kadir inanırlı filmlerdeki o sıcak yaz günlerinin tozlu
ve boş caddelerinden geçtiğini hayal ettiğim geniş paçalı pantolonlu babam. Evet hep destek, hep arkamda oldu ama en önemlisi GERÇEKTEN hep yanımda olan bir babam oldu benim. Bi kere çok sakindir, çok sevgi doludur,
sanattan anlar,tatlı tatlı anlatır okuduğu kitabı bazen çok sıkıcı olsada, bazen çok sessiz olur, tv yi sesi çok kısık izler
ne anlar bilmem, kulağıda ağır işitir, bazen çok tutucu olur, bazen de inanılmaz modern.
Ve fark ettimki annem öyle çok konuşmuş anlatmışki kendini babama fırsat gelmemiş. Babamın fakulteyi dereceyle bitirdiğini geçen yaz öğrendim, oysa ben orta bir öğrenci olduğunu düşünürdüm. Ama düşünüyorumda hiç bir sevgilim babama benzemezdi. Benzemesini de istemem. O benim babam çünkü.Aşık mıyım, küçücük bir kızken 5,6 yaşlarımda evet. Ciddi ciddi hayrandım. Oysa bel fıtığı
olmuştu ve ben minicikken koltukta uyumuş numarası yapardım yatağıma kucağında taşısın diye ama taşıyamazdı. Hahaha aklıma ne geldi, anneme ve babama bi mektup yazmıştım ikinizle eğer 60larda karşılaşmış olsaydım en iyi arkadaşım olurmuşsunuz diye :o) Ama sevgili başka, aşk başka, babam ise bambaşka.

orac

Adsız dedi ki...

Babasına aşık ya da degil, herkes biraz "erkeklerde babasını arayan kız" olabiliyor bence istemese de... Hayatı keşfettiğin 20'li yaşlara kadar evde-arkanda birlikte büyüdüğün erkek figuru, sonra birlikte oldugun erkeklerdeki "eksik"lerde aklına geliyor. Belki baban, o erkeklerden daha "istedigin gibi" olmasa da, O hep orada, yanında olmasıyla erkeklerin karşıtı, ötekisi oluveriyor.
Babamız nasıl olursa olsun, zihnimizdeki yeri nasıl, karşımızdaki erkekten neler bekliyoruz vs vs bunları sorgulamak daha dogru olabilir - kendime de soyluyorum:)

o.

merl dedi ki...

Jella,
aslında son paragrafta çelişmişsin? babanın sahip olduğu özelliklerin çoğunu sevdiğin adamda araman senin de baba figürüyle ilerlediğini göstermiyor mu?

sadece "birlikte olduğum her erkekte babamı aradım" lafı senin tarzın değil. gerçi hiçbir olayı dramatik üslupta belirtmek senin zaten tarzın değil.

ben mesela yıllar önce ağır aksak ilerlediğim altı aylık ilişkimi hastalığa tutulduğumda gösterdiği ilgisizliği babamın ilgisiyle mukayese edince bitirmiştim. babam herrr gün arayıp doğru doktoru/hastaneyi seçip seçmediğimi sorgularken, geri zekalının'kontrolden çıkınca haber ver'le yetinmesi benim içimde bişeyleri kırıyordu.

jelatin dedi ki...

Adsız #1: ne acayip şey.. peki bu daha mı zor sence? yoksa hiçbir farkı yok mu? Ben de ipq'in dediği gibi biraz daha anneciyim sanıyorum.

gülş: psikolog kanepesine uzanmak için maddi durumumu zorladığım zamanlar oldu.. başka şeyler vardı, sıra babama gelmeden bıraktım :)

ipq: evvveeet, idare edemeyen kova kadını. işte bu benim!.. Senin ve Adsız#2'yi okuduğumda şunu düşündüm: babamızın negatif özellerine sahip biriyle beraber olduğumuzda kaçacak delik arıyoruz, pozitif yönleri ise bizleri onlara daha da bağlıyor. sanırım.

utkulardaneda: ben hiç hissizleşmedim. yok.. yani hissizleşme noktasına inanılmaz uzağım hatta.. işte bunu en önemli sebebi de hakikaten hayatta güvenebileceğim tek kale olması..

jelatin dedi ki...

Orac, çok acayip gerçekten.. yani, "babacı" olman. ilk kez böyle bir insanla karşılaşıyorum. şu lafım da ne saçma.. snaki ben karşılaşmayınca olmuyor öyle insanlar.. allah babana uzun ömürler versin inşallah. hepimizin babasına :)

O., ben de soruyorum :) kendim soruyorum, kendim cevaplıyorum :)

merl, çelişmişimdir doğrudur.. yani zaten bu "BEN BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM. BUNU KAFAMDA ÇÖZDÜM. NOKTA!" yazısı değil. fikir alma yazısı.. yukarıda ipq'e de söylediğim gibi: babamızın negatif özellerine sahip biriyle beraber olduğumuzda kaçacak delik arıyoruz, pozitif yönleri ise bizleri onlara daha da bağlıyor. sanırım.

Çoğunu arıyorum muyum bilmiyorum. Ailesinin başında duran erkek figürü zaten overall'da iyi bir özellik.. Bunu babaya mal etmemek gerektiğini düşünüyorum.

Senin istediğin şeylerin babayla pek alakası yok inan bana. seni seven, sana kıymet veren insanın sorması gereken şeyleri sormamış.

mz dedi ki...

Babami senelerdir gormedim. Umarim gormem de. Evlendigim insan babama benziyor olsaydi ikimizden biri digerini yok ederdi, neyse ki olmadi, en korktugum seylerden biriydi.
Bu baba-kiz iliskisi konusunun pek tabi ki kulturle cok ilgili oldugunu da dusunuyorum (boyle yazinca aniden aklima Asi Genclik'te kizin babasinin kucagina oturdugu icin tokat yedigi sahne geldi). Yakin zamanda farkli nedenlerle bir suru psikoloji kitabi okudum, son okudugum Jung'un bir kitabiydi ve o kizlarin babalarina, erkeklerin annelerine duydugu hissi guzel anlatmisti.
Neyse, kizlari psikolog koltuguna yatirmak kadar babalari da yatirmak gerekiyor gibi. Sanki kizlarina (iyi ya da kotu sekilde) cok saran babalarin da cozmeleri gereken seyler var. Cunku ben biraz ozellikle Turkiye'de babalarin (tabi ki annelerin de) hazir olmadan (ve bazen asik olmadan) evlendiklerini, sonra da hazir olmadan cocuk yaptiklarini dusunuyorum. Nasil kadinlar hayatlarini yasayamadan bazi sorumluluklar altinda kaliyorsa, erkekler de ayni durumda kaliyor gibi. Tabi esekliklerini mazur gostermiyor bu, sadece boyle bir neden olabilir arkasinda diyorum.

AidaSalem dedi ki...

birkaç yıl önce sanırım salakça bir genelleme yapmıştım, yani hala emin değilim ama sanırım ağırlıklı olarak hala bu faşist düşüncedeyim. yaptığım deney ve gözlemler sonucunda iş yerindeki egomanyak kaltak ayakkaydırıcı sinsi kadınların "babalarının prensesi" olduğu sonucuna varmıştım. 35 yaşında olup telefonda babalarıyla küçük kız sesiyle konuşanlar ve uf olsa babalarına söyleyenler.

"babasının prensesi" kategorisine girmediğim için de oyuna 1-0 yenik başladığımı hissetmiştim.

sakinn dedi ki...

Babam 12 yıl önce öldü. Bu benim ergenliğimin ilk bir iki senesine kadar beraberdik, sonrası yok demek. Babamı deli gibi severdim/severim. Zaten herhalde ebeveyn sevmemek için çok çekmiş olmak gerek, otomatikman seviyoruz. Burada bir sorun yok. Ammaa, benim babacığım bir alkolikti. İçip içip çocuklarını döven cinsten değil hehe, ama içip içip işini batıran, içip içip hayatı kendine ve sanırım anneme zehir eden cinsten. Çok küçükken pek anlamıyosun, ama sonra fark ediyosun, durum kötü, adamın içkiyi bırakacağı yok. Son tahlilde, süper iyi, neşeli, eğlenceli, zeki, cömert, düşünceli biri de olsa, alkol sorunu olan bir baba, bir baba figürü olarak iyi durmuyor. Neyse birkaç sene önce alkolik bi sevgilim olmuştu. 6 gün hiç içmez, 7. gün küfelik olana kadar içerdi. Bu da tabi bir sevgilide aranan özelliklerden değil. Neyse bana babanı hatırlattığı için o adamla birliktesindir demişlerdi. Alakası yoktu. Sonra başka bir sevgilim oldu, o da nerdeyse hiç içmezdi (Şarap sevmeyen adamla ne işim varmış benim?) Bu sefer yine bana baban alkolikti diye hiç içmeyen biriyle birliktesindir diyen çıktı. Ben babasına aşık kızlardan olmadım, (hatta durup durup babam hala hayatta olsaydı acaba nasıl bi ilişkimiz olurdu diye düşünürüm, ama mıçmıç olmayacağı kesin gibi geliyo) ama zorla yani her birlikte olduğum erkekte babamı aradığımı iddia eden insanlar var, buradan onlara sesleniyorum: Vallahi öyle değil, öyle olmak zorunda da değil yahu

(Tabi bu alkol olayı bana özel de, işte ne bileyim alkolü sorun çözücülük, neşe, iyilik hoşluk gibi bişiyle de değiştirebiliriz herhalde)

gulin dedi ki...

demissin ya en ufak yanlista cezani keser diye. bence, benim anladigim babalar
annelere gore daha bir cocugumu hayatin zorluklarina hazirlamaliyim kaygisinda.
mesela kardesim 10 yasinda akvaryuma heves edip alip kurdugunda sonra bir balik olunce
hevesi kacip ilgilenmediginde babam cok kizmisti.kardesim geldi 24 yasina babam hala o ornegi verir
"akvaryum isine benzemesin?" aslinda yuh yani cocuk 10 yasinda bi
hata yapmis ne var bunda canim deriz ama babalar bence daha etrafli dusunuyor. yani demek istedigi aslinda
hayatta bir ise basladin onu basarana kadar
cabalaman lazim yoksa en ufak zorlukta havlu atarsan senden bi bok olmaz. yani senin hayatin boyunca basarili
olamayacagindan emin degil ya da seni begenmiyor degil, ama basarili olamama ihtimalinden cok korktugu icin seni zorluyor. bence yani.

hayatta en az anlastigim insanlardan demissin. ben de annem icin bunu dusunuyorum mesela. sucluluk mu hissetmem gerekiyor? bilmiyorum.
annemi cok seviyorum ama aylar sonra bile bulustugumuzda illa kavga ediyoruz. cunku karakterlerimiz uyusmuyor. ben de idare edemiyorum senin
tabirinle suyuna gidemiyorum. ama anneler babalara gore daha affedici daha yumusak oldugu icin de belki iliskimiz yipransa bile
yine ihtiyacim oldugunda ona kosabiliyorum. bastan basliyoruz. babalar bu konuda daha kati olabilir.


gercek hayatta babasina asik bir kizi tanimadigin konusuna gelince aslinda taniyorsun, ben.
kendimi bildim bileli bu boyle. karakterlerimizin uyusmasinin da bunda etkisi vardir.
ama bu demek degil ki tartismiyoruz. demek degil ki karsilikli birbirimizi kirmiyoruz, ya da beni hic aglatmadi.
yani iliskinin dogasinda surtusmeler yok mu zaten? hangi iliski dort dortluk. hani buyudukce ebeveynlerin hatalarini
zayifliklarini gorur hayalkirikligina ugrarsin ya, o zaman uzaklastigimiz bir donem oldu.
ama hayatimin en karanlik doneminde beni yerin yuzbin kat altindan cikarip hayata dondurecek kadar guclu oldugunu
ve beni sevdigini gordugumde... simdi bilegimde dovmesi var ki ne zaman karanliga dusecek olsam ona bakip kendime geleyim.
annem ise anne dogasi geregi daha panik hatta baya paniktir ve kotu zamanlarda bir de onu sakinlestirmek gerekir :)

su birlikte oldugum her erkekte babami aradim kalibi ise bence coook sacma. baba kiz iliskisi baska sevgilinle iliskin baska.
ben mesela hayatta babam gibi bir sevgili istemem. bence dunyanin en iyi babasi ama dunyanin en iyi kocasi degil. zaten ben
de annem degilim ki babam gibi birini sevgili olarak isteyeyim.

boyleyken boyle. post yazmisim resmen. sevgiler.

sedenist dedi ki...

:)Merhaba, yazının çoğuna katılıyorum.Bu konuda baya yıprandım da ama her seferinde değişmiyor,değişmeyecek kısmını kabullendim galiba babam için ki yeri geliyor annemle de aynı şekilde olabiliyor.En sonunda kuşak çatışması,ebeveyn-çocuk ilişkisi,doğanın kanunu'na bağlayıp rahatlatıyorum kendimi.
O babasına aşık kızlardan tanıdığım kadarı, her işini ona yaptıran,hep karşısından bir şeyler bekleyen karakterdeydiler...Yani sırf özgüven,sorumluluk bilinci oluşturmak içinse bile iyidir,diye bağlayayım...

Adsız dedi ki...

Babamı çok seviyorum, harika bir baba oldu abime ve bana. Annem için ideal bir eş olmadı belki, üzdü belki onu zaman zaman ama hangi evlilik mükemmel ki?

Babam babasından hiç babalık görmemiş, daha ilkokuldayken başka bir kadınla kaçmışlar. Köylük yer,babaannem 5 çocuğuyla kayınpederinin evine sığınmış, çocuklarına orda bakmış, orda büyütmüş. Yoksulluk içinde. Babam büyük erkek çocuk olarak elbetteki çok ezilmiş, aklı erecek yaşta. Dedesi babalık etmiş ona. Öğretmen okulu sınavına girmiş ilkokul bitince, parlak bir öğrenciymiş, köy okulunda olsa bile. Kazanmış. Ortaokul ve liseyi devlet parasız yatılı okumuş, hiç giysisi olmamış,okulun sene başında dğıttığı pantolon ceketi saklar, köye tatilde giderken giyermiş esirgermiş eskir diye, derslere eşofmanla girermil o kadar ki.Dene başında dededi bir yol parası verebilirmiş, hepsi o kadar.Arkadaşlarının bozulan saatlerini tamir eder, harçlığını çıkarır, yazın köyüne giderken annesine basma alırmış üstüne bir de hediye. Öğretmenokulu biter bitmez, öğretmenleri parlak b,r öğrenci, üniversiteye devam etmeli, branş öğretmeni olmalı deseler de, parası olmadığı için devam edememiş. Hemen maaşa geçip kardeşlerine sahip çıkmalıymış çünkü, evin babası o olmuş sanki.

Bunları neden anlatıyorum, üstelik de ağlayarak bilmiyorum. Ama hikayesi bana çok dokunuyor. Babası olmadığı halde, har,ka bir baba oldu bize. Dedesinden babalık gördüğü için de harika bir dede şimdi torunlarına, çıldıran bir dede onlar için. Belki babadan bile öte.
Sevdiğim adamlarda onun yumuşak
huyluluğunu, neşesini, esprilerini,şefkatini,akılcılığını,her şeyi bilen yanını,desteğini, gülen yüzünü, sabrını, ikna kabiliyetini, hatipliğini
hep aradım. Babam tipik bir boğadır. Çıktığım tüm erkekler hep boğa burcundan oldu:)

Eşim de dahil :)

Eşim de babam kadar iyi bir baba lmak istediğini söylüyor enteresandır, kendi babsını zehir zemberek eleştirirken.Ben tarafsız düşünemem, ama eşim babama dışardan bakarken de hayran.

Sözün özü, evet kızlar baba aşkıyla dolup, sevdikleri adamda babalarını bulmak istiyorlar. Hepimiz birer Electra'yız bi yerde, hepimizin babası bir yerde Agamemnon.. :)

jelatin dedi ki...

Son adsız, yorumun hayli hassas bir dönemime denk geldi. gerçi belki de dokunması için hassas bir dönemde olmam gerekmiyordu. Eşinin tıpkı baban gibi iyi bir baba olmasını dilerim.

sedenist, "o babasına aşık kızlar her işini ona yaptıran,hep karşısından bir şeyler bekleyen karakterdeydiler." diye kestirip atmak istemiyorum ya.. ben o bencilliğin bununla alakalı olduğunu düşünmüyorum sanırım.

gülin, bence de kilit nokta şu: ben annem gibi değilim ki babam gibi bir adam isteyeyim..

sakinn, en gıcığı da illa her konuda fikir beyan etmek zorunda hisseden, her psikolojik durumu babaya bağlamaya çalışanlarla uğraşmak herhalde.. allah kolaylık versin.

AidaSalem, OoOoO! harsh girmişsin şekerim :) genellemelere karşıyız tabii :)

jelatin dedi ki...

mz: asi gençlik filmini çok merak ettim şimdi. kız niye tokat yiyordu yahu? ecnebiler zaten çocuklarını ağzından öpmüyo mu?

"evlendiğimde çok gençtim" durumu çoook haklı bir self-aklama yolu olsa da, bir o kadar da haksız aslında. seni o noktaya kader getirdi. evet. o dönemin şartları öyleydi. evlendin. daha evliliği atlatamamışken çocuğun oldu vs. e ben mi evlendirdim seni zorla abi? offf. "benim hayata erken atılmak zorunda kalışım çocuğumun problemi değil"di bilinci olması lazım. yani.. çok zor ama.. keşke olsa..

deryik dedi ki...

Benim babam "harika sevgili, berbat koca" olan bir adam, anlattiginin tam tersi. Her zaman orda olacagini bildigim, guclu dayanak degil de mesela bana azimle kagit kuklalar hazirlayan, anneme tebesirden satranc takimi oyan adam. Ben 13'ken bile benden 30 olmami bekleyen ama kendi asla 30 olamamis adam. Romantik bi oyun arkadasi olmak yerine, klasik bir baba olmasini tercih ederdim; cunku babalik gorevini anneme birakma lüksü vardi ve bu hic adil degil. Dayanak olan hep annemdi, dimdik, güclü ve hep on isi birden halleden. Hala oyle. Tarif ettigin iliski de annemle var, babam etkisiz eleman, uzak akraba.
Ben degil hayatimdaki erkekte, kendimde babama dair bir sey gordugum an geriliyorum. Cok kizgin ve küskündüm; ama onun babasiyla olan iliskisini anlayinca affettim sanirim.

deryik dedi ki...

Bi de kapanis: anne- baba bizim hayatta ne istedigimizi sekillendiriyor ister istemez, mutlu olan aynisini, mutsuz olan tam tersini, cogu da sadece bir kismini istiyor. Esas risk, bizdeki genler. Kadin erkek fark etmeden aldiklarimiz.
Bana annem "bu adam babana benziyor" dese tersine ikna edebilirim sanki de "ayni baban gibisin" dese donakalirim.

Adsız dedi ki...

hepsine tüm yorumlara varım, konuyu ele alışına hastayım jelo,ama babasına aşık kızlar konusunda hala tahammül edemiyorum, aşık olma sev. bir de annesinin en yakın arkadaşı olduğunu sanan kızlar vardı. arkadaşlar, dostlar, sevgililer, ebeveynler, kuzenler... tanımlamalar bunun için var.

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

gemiler yanar, sen farkında olmasan da yanar...önce aşkın tanımını yapmak gerekir

mermaid dedi ki...

Ben babasına aşık kızlara biraz imrenirim aslında, çünkü bir rahatlıkları vardır, "babam herşeyi halleder, başım sıkışınca oradadır, ona sonsuz şımarırım gık demez" durumu vardır. Ben bunu hiç yaşamadım. Babam daha ziyade annemin gölgesinde, sakin sinik ve uzak bir tip oldu, hiç bir zaman tam bir bağ kuramadık. Çocukken onun için çok özel olduğumu düşünürdüm, ilk kızıydım diye belki, ama yetişkinliğe geçerken, böyle olmadığını, çünkü babam için hiç bir şeyin fark etmediğini anladım. Galiba babasına aşık kız yerine, kızına aşık babayı kastediyorum ben, bu güzel bir şey olabilirdi.

Sevdiğim-evlendiğim adama gelince; babama benzemiyor ve iyi ki benzemiyor. Koca olarak neyse ama özellikle babalık konusunda ona benzeseydi, benim için ciddi bir hayal kırıklığı olurdu. Babam hep yorgundu, hep karamsardı ve hep idare edilmesi gerekirdi, şimdi eşimin çocukları için bitimsiz bir enerjisi var mesela ve bu normal bir şeyken, benim için babamla kıyaslayarak baktığımda sevinilecek bir şey.

Bana bizim ilişkimizde daha tuhaf gelen, babam kardeşimle de aynı "fark etmez" halindeki ilişkiyi kurmuş durumda, ama o mesela farkında değil, ve babasına aşık kız duygusuyla yaşıyor.

Adsız dedi ki...

canım jelatinim. az önce plaza kanunlarındaydım, pembe ojelerimi silmedim o ayrı :) sen çok çok çok eğlenceli, zepzeki, hiç itici olmadan laf sokuşun bile şirin olarak anlatıyosun en sıradan olayları bile. mutlu ol, kendin olduğun için çok şanslısın. keşke 7. caddede otursaydın komşuculuk yapsaydık öyle sevdiriyosun kendini. bunu demek istedim. hoşçakal. oracle

jelatin dedi ki...

ah pek teşekkür ederim. bence senin kanın ısındı, ondan öyle hissediyosun. valla ben kendimi sıkıcı buluyorum çoğu zaman.

buralar da iyi koment yaptı ha.

Ellaesa dedi ki...

azimle bütün yorumları okudum, artık yazabilirim.

başlangıç olarak ben de babamı çok seviyorum. durup dururken fazla düşünürsem gözlerim doluyor falan o derece (itiraf.com). belirtmem gerekir ki benim babam daha farklı bir adam, yani tasvir ettiğin baba portresine neredeyse hiç uymuyor. babam sakindir, sesini yükselttiğini ömrüm boyunca en fazla üç kere görmüşümdür. bana bugüne kadar tek bir kırıcı laf ettiğini hatırlamıyorum, bir defa bile. annem öyle değildir mesela, annem söylediği lafın nereye varacağını ne yaratacağını düşünmez. haldır haldır söyler, yarar geçer (annemle olan ilişkim de dev bir bağlılık, hatta anneme çok daha düşkündüm liseye kadar). erkek arkadaş dahil olmak üzere dışarı çıkma, x saatte gelme gibi konularda babamla hiç aklımda kalacak kadar büyük bir sorun yaşadığımı hatırlamıyorum. baba-kız ilişkimiz için tek bir kötü an söyleyemem.

bunun yanında babamın mükemmel bir eş olmadığını da büyüdükçe gördüm. babamın tuhaf olduğunu düşündüğüm huylarını gördüm. babasına aşık kızları anlayamadığım nokta burada benim. ancak aşk gibi bir duygu kusurları görmemeni, mübah görmeni sağlayabiliyor. herhalde olabilecek en iyi baba-kız ilişkisini yaşıyorum ama diyemem babama aşığım, bir erkekte babamın özelliklerini ararım diye. benim için elmalarla armutlar hikayesi gerçekten.

ben bu durumu kendi kendime ailemdeki anne ve baba figürlerinin türk toplumundaki standart durumdan farklı olmasına bağlamıştım. bizim evde otorite, son kararı veren ya da "güçlü baba figürü" gibi şeyler yoktu. dominant anne de yoktu. idare edilen kimse yoktu (bir tek ergenken ben vardım itiraf edeyim).

bir de son olarak eklemeliyim ki, ailesiyle ciddi sürtüşmelerini (görece) geç yaşamış biri olduğumu düşünüyorum. ve bu gecikme erken yaşlardaki sürtüşmelerin insana kattıklarını artık katamıyor. geç oluyor. ve ileri yaşlara kadar her şeyin bu kadar mükemmel olması beni üçüncü kişilere karşı zayıf hale getirdi gibi geliyor. sanki sorunlarla başa çıkmasını öğrenemedim ne bileyim.

amma yazdım be.