2 Şubat 2015 Pazartesi

23 OCAK'I 24 OCAK'A BAĞLADIM

Yıllar önce küçük bir valiz ve üniversite diplomamla terk ettiğim bu şehre seneler sonra bir cumartesi sabahı 5buçukta, karayoluyla şehrin kuzeybatı kanadından giriş yaptığımda, bir otobüs dolusu insan sessizlik ve tarifi zor derinlikte bir uykuya hapsolmuş idik. Assdassddff tabii ki böyle bir giriş yapmayacağım. Mezuniyetten sonra tabii ki Ankara'ya bin500 kez daha geldim ve bu gelişim de öyle bir geliş.

Son teknoloji otobüsümüz (uyumadan evvel gece biraz Beyaz Show izlemiştim) duble yollar üzerinde atarlı tavırlarla ilerleyedursun, birden bire, birçok otobüs firmasının anons kasetlerine gönül vermiş metalik bir kadın sesi, az sonra kahvaltı servisinin başlayacağını, dolayısıyla masamızı açıp koltuklarımızı dik bir duruma getirmemiz gerektiğinin altını çizdi. Bunu iki kere söyledi. Aynı bant yayını olmasına rağmen ikincisinde biraz tehditkar bir ton sezdim.

Sabahın 5buçuğunda prenses uykumdan o metalik kadın tarafından 2 kez (kulaklarımdan!) dürtülerek uyandırıldıysam, uğruna uykumu böldüğüm kahvaltının kayda değer bir şey olmasını dilerim. Dolayısıyla ilk başta menüde biraz pancake, taze sıkılmış portakal suları, efendime söyleyeyim sıcak bir peynirli omlet vardır filan diye çok korktum. Neyse ki plastik kaplar içerisinde bir sıkımlık Lokman marka krem peynir, bir sıkımlık Seyidoğlu marka kakaolu fındık kreması ve 3 tane yeşil zeytini takiben buzzz gibi rol ekmeği gördüm de keyfim yerine geldi.

Bir otobüs dolu insanın da birlikte uyuması ne anlaşılması zor bir şey aslına bakarsan... İki kişi bile yan yana uyumak zorken.