10 Kasım 2011 Perşembe

SOSYAL YAŞAMDA TRAVESTİ GÖRDÜĞÜMÜZDE NE YAPACAĞIZ?


5 günlük tatili devirdim, Bayramı Türkiye'nin Cannes'ı, Mersin'de geçirdim, as usual.

Dönüşte Adana havaalanında, güvenlik sırasında senelerdir görmediğim ilkokul arkadaşımla hasret giderirken ben, arkamıza irice uzun boylu bir kadın durdu. Biz ilerleriz o ilerler... Mini eteği, topuklu çizmesi, mem.e uçl.arı yerinde; boynunda "Serpil" yazılı gümüş kolyesi, yaldır yaldır yürümekte... Bi' an geldi telefonu çaldı, ses tonundan travesti olduğunu çakozladık. Tabii bu noktada biricik soru işaretimiz, kadının nüfus cüzdanı rengi üzerineydi. Geldik mi güvenlik sırasına, ne oldu ne bitti anlamadık, kadın önümüze geçivermiş. Çot çıkardı mavi nüfus cüzdanını uçuş kartıyla, pembe ojeli tırnaklarının ucuyla tutarak görevli kadına uzattı. Güvenlik görevlisi kızcağız, önce kimliğe sonra karşısındaki kadına baktı. Serpil'in, adamken kullandığı ismi göremedim, zaten bu sırada güvenlik görevlisi kız, bu adamkadının uçağa binişini onayladı. Ama hem Türk hem de taşralı olduğu için bu olayı birileriyle paylaşmadan edemedi.

"Nimet Ablaaaaa!"

Kendisi X-ray'in önünde, Nimet Abla X-Ray'de ötenlerin üzerini aramak üzere tabii ki X-ray'in arkasında. Nimet Abla koşar adım geldi, bizimki bir ilkokul öğrencisi hevesiyle Nimet Abla'nın kulağına bir şeyler fısıldadı. Ne fısıldadığını tabii ki göremedim, ama muhtemelen "Abi bu kadın dönmeymiş." filan demiştir.

Ben gördüm, ilkokul arkadaşım gördü, Serpil görmedi.

Şimdi aslında çoğu şeyde olduğu gibi bu konuyla da ilgili tam olarak ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Çünkü genelde bir şey olduğunda O durumu 1500 açıdan inceler, sonra da ne düşünmem gerektiğine karar veremem. Biliyorum ki, o güvenlikçi kızın aşırı heyecanını, gereksiz görev aşkını Serpil görse, onun adına çok utanırdım. Çok üzülürdüm. Ha, diyebilirsiniz ki, madem çok hassas Serpil, uçağa binmesin, güvenliksiz müvenliksiz otobüsle 14 saat yolculuk yapıversin. Bir yandan da düşünürüm ki, "Kim bilir ne tür muamelelerle karşılaştı Serpil, güvenlikçi 20'sinde kızın safça heyecanından mı rahatsız olacak?"

Bu arada, karşıma geçip, "E be Jelatin! Sen de inceden inceye gözetlemişsin işte kadını, kimlik rengini merak etmişsin, ismini merak etmişsin." diyebilir, densizliğimi yüzüme vurabilirsiniz. Ben de, tüm bunları yaparken ona kesinlikle hissettirmemeye çalıştığımı söyler, kendimi yersiz yere aklamaya çalışırım. Yani yolda nasıl Beren Saat'i gördüğümde aşırı tepkiler vermiyorsam, mavi nüfus cüzdanıyla uçağa binen bir travestiyle karşılaştığımda da jestlerimi abartmıyorum.

Neyse... Ben bu konuda birilerinin ne düşündüğünü merak ediyorum. Belki birileri buraya yorumunu yazar, ortak bir doğru bulmaya çalışırız. Her neyse... Ya da okur geçersiniz.

4 yorum:

AidaSalem dedi ki...

Bu noktada Roxie Hart'tan enn sevdiğim özdeyişi paylaşmak isterim: you can like the life you're living, you can live the life you like, u can even marry Harry but mess around with Ike :)

Görevli kadın ve türevleri için yapılacak bir şey yok, yani belki üç aylık sıkı bir eğitimden geçirmeli: sabah rock öğlen jazz akşam arabeske dinletmeli, bir gece türkü bara diğer gece gay bara götürmeli, sushi yanında şalgam içmeye zorlanmalı, ikisinin bir arada çok da dehşet verici olmadığı gösterilmeli, modern sanat müzesinde bir enstalasyonun karşısında koltuğua bağlanmalı vs vs.

Yani farklılığın öcü olmadığı öğretilmeli, öğretilmediği için o kadını suçlar mıyım, haddime düşmez ve umrumda da değil. Ama küp içinde ne varsa dışına onu sızdırıyor işte. O yüzden ben heyecanla Nimet Ablaya koşan kadına sadece gülümserim.

Serpil'e gelince, ne Serpil olması beni rahatsız eder, ne aldırdığı kaşları. Güzel aldırdıysa gidip kuaförünü sorarım belki, o kadar.

Serpil karşısında heyecanlanacağım ve Nimet ablaya şuna baksana diyeceğim tek şey çantasının markası filan olurdu, Hermes Birkin görürdüm oha derdim mesela ki bunu Birkin'i olan herkese derim. Serpille ilgili beni rahatsız edecek tek şey de parantez bacaklarına aldırmadan çok kısa bir etek giymesi olurdu sanırım ki bu da insan ırkının parantez bacaklarını muhteşem bir özgüvenle teşhir eden tüm üyeleri için geçerli. Yani benimki tamamen estetik yargılar.

Diğerlerini zaten yüce devletimiz yargılar.

jewel dedi ki...

ben bir kez travesti gördüm yalnızca. taksim'de bir atm'in önünde birileriyle bir şeyler konuşuyordu. upuzun, dümdüz sapsarı saçları ve neon turuncusu bir minisi vardı. konuşmaya başlayana kadar ne kadar güzel ve cesur kadın diye düşünmüştüm.

sesini duyduğumda da, yanımdaki arkadaşıma "travesti ama fiziğe bak, bizim gibi koca totolu değil, beli bile incecik lan" demiştim. :)

kadınız ya, sanırım ondan.. ya erkek doğup kadına dönüşmüşse de farketmez. o da artık bir kadındır ve kadınlar tarafından kadın gibi eleştirilir. ya da güvenlikçi kız gibi yalnızca tercihi sebebiyle eleştirir.
ben, bir erkek kadın olmuş haliyle, vücuduna çok iyi davranmış diye üzülmüştüm kendi adıma. 2 doğum yapıp eski formuna dönen diğer kadınların bana hissettirdiği gibi.
ben doğum yaparsam uçamayan bir balon olacağım çünkü.

Adsız dedi ki...

geçen gece şu bilindik marjinal klubu ziyaretim sırasında dansçıları bırakıp travestileri inceledim. ellerine baktım, ojelerine, bacaklarının güzelliklerine, popolarına..vallahi bazıları cok göze sokmadan güzel makyajlı, cok bakımlı oluyo.. yani benimki de tamamen görsel :)

DeviantMetropolitan dedi ki...

Normalde hoş, eğlenceli insanlardır; ama Bülent Ersoy ürkütücülüğünde olup, cazgır olanları da yok değildir... :)