3 Ocak 2012 Salı

ASANSÖR


Ankara'daki apartmanımızdaki değişiklik aşağı yukarı 1 sene evvelinden belliydi... Bayrağı hayli feminen ve çalışkan bir apartman sakininden (kadın) alan yeni apartman yöneticimiz (erkek) apartmanı bambaşka bir atmosfere sürüklemeye and içmişti adeta! Öncelikle, yaşlı ve yalnız bir apartman sakininin evinde usul usul yaptığı yağlı boya tabloları birbirinden varaklı çerçevelere hapsedip binayı Louvre Müzesi'ne dönüştürdü, ardından birbirinden romantik parçalarla bir playlist oluşturup 7/24 asansöre müzik vermeye başladı. Ben o günden beri her Ankara'ya gittiğimde tanık olduğum bu asansör müziğine arsızca ve gençliğin verdiği bir şımarıklıkla gülerken, bu müziğin arkasında yatan gerçekten bihaberdim...

Sondan bir önceki gidişimde, bu kasetleri, geçen sene kim bilir kaç yıllık eşini kaybeden yine yaşlı bir komşumuz olan hanımefendinin temin ettiğini öğrendim. "Bunlar eşimle akşamüstleri şarap içerken dinlediğimiz kasetlerdi..." diyerek o kasetleri yöneticiye kim bilir nasıl uzattığını, biraz utanarak dinledim.

Bu noktada tabii ki hayli lirik bir biçimde sahneye dönerek, "İşte hayat böyle! Bugün var, yarın yokuz... Ölüm de böyle değil mi?" filan demeyeceğim diyaframımı titrete titrete. Beni bundan alıkoyan tek şey, yine gençliğimin verdiği şımarıklığım aslında. Sevdiğim adamla senelerce akşamüstleri şarap içerken dinlediğim kasetleri, kendini ispatlamaya çalışan bir apartman yöneticisine verme fikri, beni dehşete düşürüyor. Çok hüzünleniyorum. Ama işte hayat böyle! Bugün var, yarın...

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Hayatta aldığı en güzel yılbaşı hediyesi "yaş odun" olan biri olduğunuzdan mütevellit, birbirinden romantik(!) parçalardan oluşan asansör müziklerinizi fena halde merak etmekteyim. Birkaç parçanın adını buradan paylaşıp, şahsımı karın ardından doğan güneş gibi bir parlaklıkla aydınlatmanız mümkün müdür acaba?

jelatin dedi ki...

ah sevgili adsız, "birbirinden romantik parçalar" dediğimde, gerçekten o şarkıları romantik bulup, asansörün ışıklarını loşlaştırıp okul çayı ambiyansına girmeyi düşündüğümü de düşünen tek insan sensin sanırım. burayı onca okuyup da!.. (senin karlı / güneşli cümlen gibi uzun ve tatlı bir cümle kurmaya çalıştım, ama olmadı sanırım.) anladın mı?

"birbirinden romantik" şarkıları da julio iglesias filan söylüyor sanırım... bir devrin dinlediği romantik şarkılar işte.. ben mesela muhtemelen kocamla yalın filan dinlerim.

hem benim de şu kısacık ömrümde aldığım en güzel hediye yaş odunmuş işte.. bu, insanın yüzüne vurulur mu? sen daha güzel hediyeler alıp veriyosun diye! terrrrbiyesiz.

Adsız dedi ki...

Benim hayatta aldığım en güzel hediyelerden birkaçı, yorumlarıma cevaben yazdıklarınızdan oluşur, her ne kadar birkaçında onulmaz yaralar alsam da...

Terbiyesizlik ettiysem özür dilerim. Sizi nereye koyduysak gönlümüzde, aldığınız her hediye bize bir garip gelmektedir. Hatamız ondandır.

jelatin dedi ki...

hem abartıyosun, hem de atıyosun adsız.

Adsız dedi ki...

ben her atana her abartana niye kanıyorum nasıl aldanıyorum bu göz açıklığın ne güzel, canım acıyo da bugünlerde. sen bu tüür yorumları sevmezsin yayınlamazsında ondan yazmayı da kemiştim ama acım gözümden akarken yazıcam anasını satim. oracle

jelatin dedi ki...

oracle, nasıl yayınlamam yahu? yorum onay şeysi bile yok.. sırf spam düşmesin diye kelime doğrulama..

Adsız dedi ki...

Vah Jelatin'im, vaaaaaaaah...

"Git patlat kafayı şimdi" sözlerine haiz şarkılar yapan Yalın'ın, Julio Iglesias gibi abide bir sanatçıdan daha romantik olduğunu iddia ediyorsunuz, İYİ mi?

Ayrıca literatüre kattığınız "muhtemel koca" kalıbını şahsen "müstakbel koca" klişesinden çok daha fazla sevdim. Umarım ki "muhtemel koca"nızın adı Temel olmaz da, birilerine tanıştırırken "muhtemel kocam"dan "Temel kocam"a yumuşak bir geçiş yapmazsınız:)

jelatin dedi ki...

En sevdiğim şarkıcı Yalın'dır. Bana Julio'dan iyi geliyorsa ne yapabilirim? Ayol çıkın artık şu "aah klasikler, aaah o eski toprak müzisyenler, aaah o dev sanatçılar!" çerçevenizden. Sene olmuş 2013. Millet youtube'a şarkısını koyup dünyayı sallıyor.

Bu arada, oraya "muhtemel koca" yazmış olsaydım bile, "muhtemel -temel" şakası çok yavan.

Adsız dedi ki...

Picasso, şövalesinin başında paleti ve fırçalarıyla çalışırken, biri gelmiş yanına:
- Bu yaptığınız tabloyu, hemen şimdi alıyorum, demiş.
* * *
Picasso, şöyle bir bakmış adama:
- Bu sahte bir Picasso, demiş.
- Nasıl olur, ben sizi tanıyorum, bizzat çalışıyorsunuz işte.
* * *
Esprisi de olan ressam:
- Herkes, demiş; o kadar sahte Picasso yaparken, ben kendim de yapamaz mıyım yani?

deryik dedi ki...

hep söylerim, postu bitirdikten sonra yorumları merakla okunan az sayıdaki bloggerdansın jella. bi kahve fotoğrafı, bi asansör müziği, sonuç: picasso!