Neyse işte, Cuma akşam "Madem eve gitmek istemiyoruz, nerede ne var diye niçin bakmıyoruz?" çalışmaları kapsamında Gripin'e gitmeye karar verdik. Ki Gripin, benim eski ve birbirinden tatlı okurlarım bilir, benim basbayağı Üniversite Son / İlk Dönem soundtrack'imdir. Gripin öncesi, Mersin tayfasıyla buluştum ben. Güldüm, güldüm. Kimisinin olgunluğuna şaştım, kiminin görmüş geçirmişliğine şaştım; kiminin hem olgunluğuna, hem görmüş geçirmişliğine takıldım. İkisi bağlantılı belki, zaten, bilmiyorum. Sonra baktım ki, bir kadın ne kadar olgun olursa olsun, ne kadar görmüş geçirmiş, ne kadar doymuş da olsa, yine kalbi kırılıyor. Yine kırılıyor, yani... Her neyse.
Dur bi' sigara yakayım...
Yani böyle, demek istiyorum ki: Kendimle baş başa kaldığım, bu sırada kitap okuyup film izlediğim, evi temizleyip duş aldığım, böylece evime daha da çok bağlandığım, bacaklarımı karnıma çekerek koltukta kıvrıldığım, bu sırada kaçırdığım filmleri ve dizileri izlediğim, keyifli bir Cumartesi geçirdim.
Desem, havalı olur muyum? Sanmıyorum.
Çünkü sabah midem alkolden kaynayarak uyandım ve bir şişe maden suyu çaktıktan sonra temizliğe giriştim. Evet, batıyordu çünkü. Ardından kaçırdığım diziler olan Fatmagül ve Öyle bir Geçer Zaman Ki'yi izlerken yarım paket çekirdek çitledim. Kahvaltı ve öğle yemeği niyetine üşengeçlikten makarnanın üzerine ton balığını boca edip yedim. Bu arada tabii ki her zamanki gibi sinema kültürümü indirimli DVD reyonlarından giderdiğimi belirtmek isterim. Bu vesileyle, canım bir Charlotte Gainsbourg filmi olan Prête-moi ta main izledim, ardından bir adet Stranger Than Fiction devirdim. Çok sevdim. Tabii tüm bunları yaparken sıcacık bir McDonald's menüsü YEDİM! Haliyle bacaklarımı karnıma çekip koltukta kıvrılmak mümkün olmadı. Yayıldıkça yayıldım, uyudum.
Hayvan ben.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder