11 Mayıs 2012 Cuma

BU GÜNLER...


Okul hayatımın hiçbir evresinde başarılı bir öğrenci olmadım. Olamadım... Benim okul başarım ilkokul 5'te Anadolu Liseleri sınavında şahane bir puan çekip Mersin'in en yüksek puanla öğrenci alan Anadolu Lisesi'ne girmekle sona erdi. O deniz kıyısındaki şahane okulda öyle böyle 2 sene geçirdim, sonra bilirsiniz, ailemin işi dolayısıyla o puana yaraşır bir okula transfer oldum. Ankara'ya. Sınıf arkadaşlarımın başarısı da ilkokul 5'teki Anadolu Lisesi sınavıyla sona erseydi keşke... Onlar oradan çıkıp ODTÜ'ye gireceklerdi, benim hayalim Boğaziçi'nin sikik bir bölümüne girip çimlerde Vedat Türkali'nin Fakir Baykurt'un herhangi bir kitabını okuma üzerineydi... (Neden Vedat Türkali diye soracak olursanız... Okula gelen bir Boğaziçi broşüründe çimlerde uzanarak bir Vedat Türkali Fakir Baykurt kitap okuyan kız vardı. Ona özenmiştim.) Bu arada da sıfır fen kafamla MF'ciyim ha!.. Yanlış olmasın. İddialıyım. Her anlamda!..

Neyse, ÖSS puanım Boğaziçi'ni mumla aratacak vaziyette olunca bana Bilkent yolları taştan... Ha bu arada, bu noktada "puanı düşük olduğu için devlet üniversitesine giremeyen kız" ışığı yanar genelde insanlarda... Yok abicim. Ben isimciyim. Dolayısıyla Boğaziçi ve/veya ODTÜ dışında herhangi bir üniversiteye girmek istemezdim. Hâlâ istemem. Durumun varsa, zorlamaman gerektiğini düşünürüm.

Neyse... Kasmam. Bilkent'te de kasmadım. İlk sene, hayata ve okula adaptasyon evrelerimin sancılı geçmesi sebebiyle, bir de işin içine 3. sınıfta Erasmus deneyimi girince, okul tak! 1 sene uzadı. Ayıp oldu. Ama şimdi düşünüyorum. İyi ki de oldu. Nitekim Bilkent'te oynadığım uzatmalar, her şekilde dünyalara bedeldi.

Bunu niçin yazdım bilmiyorum. Şunu demek için... ÖSS zamanı çok sancılıydı anlıyor musun? Ankara çirkindi. Birden çirkinleşmişti. Liseden nefret ediyordum. Nisan - Mayıs aylarında herkes gibi ben de "idrar yolları zırt zort hastalıkları sebebiyle" raporluydum... Her gün dershaneye gidiyordum. Bu sırada test çözerken CD çalarımdan Mor ve Ötesi'nin "Dünya Yalan Söylüyor" albümünü dinliyordum. Çok serseriydim, oh yeah!..

Mor ve Ötesi'nden nefret ederim. Dünya Yalan Söylüyor albümünden nefffret ederim. Cambaz, Bir Derdim Var, Dünya Yalan Söylüyor... Şu an herhangi bir yerde çalsa, kaçarım. Arkama bakmadan kaçarım. Tahammül edemem.

Yıllar yılı müzik zevkim iyice kaotik bir hâl aldı... Coldplay'e övgüler yazan kızlardan kaçtım. Ben o sırada Ajda Pekkan'ın Dert Bende'siyle kafamda klip çekiyordum. Orhan Gencebay'ın "Eski Kavak Yelleri"yle kendimden geçiyordum. Akşamları teybe Chopin takıp, elit takılıyordum. Tarkan'dan Öp'le mutluluğu keşfediyordum.

Sonra işte.. Çok uzattım. Uzun lafı kısası. Bugünler de geçecek... Biraz üstü kapalı bir anlatım mı oldu? Geçecek bugünler... Ben sonra, yıllar sonra, Kenan Doğulu'dan Bal Gibi'yi, Göksel'den Yalnız Kuş'u her duyduğumda... Kaçacağım. Arkama bakmadan. Hele bugünler bir geçsin..

13 yorum:

gln dedi ki...

arkadasimla dinledigimiz muziklerle anilari, yerleri ve insanlari nasil iliskilendirdigimizden bahsettikten 2 dk sonra postunu okudum. uh yeah.

Gizem Mizem dedi ki...

Şu yalnız kuş sadece beni gagalamıyormuş demek :/

Adsız dedi ki...

Rakıya başlamanın zamanı geldi bence :)
Akın Balık-Selçuk :)

deryik dedi ki...

o broşürdeki kızın ne okuduğuna da bir tek sen dikkat edersin işte.

jelatin dedi ki...

Vedat Türkali - Onuncu Köy zannediyordum... Az önce toplantıda zınk diye aklıma geldi.. FAKİR BAYKURT! Ondan sonra Fakir Baykurt'a küstüm ya ben, unutmuşum bile adını sanını. :)

AA! Selçuk Selam! Teyzene de uğrayabilmişsin sanırım. Çok sevindim!

F. dedi ki...

yazarken yoruyordu belki seni ama eski yazılarını özlüyorum. kapatmadan öncekileri yani (hiç yazmamandan iyidir)

jelatin dedi ki...

Off F. aynı şeyden ben de muzdarip değil miyim sanıyorsun?

Ama Jelatin çok bozdu. Bozdu bozdu bozdu... Daha da bozmaz dedik artık.. Kendini koyverdi. İyice bozdu.

Adsız dedi ki...

Jelatin bozmak zorundaydı. Çünkü okul bitti, büyüdü. Jelatini eskileri hatırlattığından seviyoduk ondan bozdu dedik. Ama şu şansım var benden 5 yaş filan küçüksün yıllar geçsede fark hep aynı ve hep benim özlediğim günler senin gündemin oluyor :o) Sonuç: zamanla hayat daha da boka sarıyor.
S.

Deniz dedi ki...

Tam da bir sahamet habercisi gibi bunun olacagini gormus, bir de yazmisim. Simdi hatirlatmazsam catlarim.

http://eindhovenhavadisleri.blogspot.com/2009/11/jelloanim-gitti.html

hayat boyle. Kaba, aci. Hepimizi siradanlastiriyor. Kimseye iltimas gecmiyor.

jelatin dedi ki...

Deniz sen de acımasız olaymışsın la?! resmen, Jelatin düz oldu, sıradan oldu.. Allah belanı versin Jelo.

İşin tuhaf yani. Ben şu anda mutluyum.
Nazar değecek diye ödüm kopuyo ama işimi çok seviyorum. Arkadaşlarım var. Filan.. Ne bileyim ya. Aktaramıyorum demek ki.. Sıkıldım belki. bilmem?

Deniz dedi ki...

Allah belasini vermesin elbette, o da ne demek? Ama evet, bin turlu hayat gailesiyle ugrasan adamin yazisi kendisini belli ediyor, devamli bir mesguliyet hali var ortada, onu kast ediyorum. Hayat okuldaykenki hiziyla akmiyor ki bakip, gorup icinden zekice bisi cikaracak tespitler yapmaya cok vaktimiz olsun, bir de bunu uzun uzun, genis ve 'witty' bir sekilde yaziya dokelim. Ya didaktik, ya soguk, ya kuru oluyor kisa zamanda bin turlu topu havada tutarken yazdiklarimiz. Kendimde de ayni seyi gordugumden biliyorum.

Benim gonlum daha az hayat gailesiyle bogusup daha cok yaziyla bogusmandan gecerdi jello. Piyango falan kazanirsam sana ve sevdigim diger yazarlara maas baglayip hayat sikintilarini cozerek bu sorunu halldecegimi umuyorum. Gelecek ayin 10unda yeni bir cekilis var, benim icin dua et.

Adsız dedi ki...

Ankara zaten sevilmemeli, sevdikçe bir uyuşukluk çöker, iyimser değerlendirmelere girer kişi, üşenir hareket etmeye... çoğumuz lisede dinlediklerimize bugün duygusal bakarız, seni o dönemki popüler gruptan nefret ettiren duygusallığın mıdır, duygusal olmaman mıdır merak ediyorum.liseyi, liseli jelatini sevmiyor olman kayıp yine de. kişiyi yaşadığı yere bağlayan eskilerdir bence.
Sevgiler

mevize dedi ki...

patlıcanı oyarken oyma aletini kırdım "geri zekalı mıyım" yazısından buraya kadar geldim. boğaziçinde okudum hiç çimlere uzanmadım geri zekalı mıyım diyerek bırakıyorum. çimde uzanmak güzel olabirdi aslında. belki vedat türkali ya dafakir baykurt okusaymıssım. nerden okudum bu blogu moralim bozuldu.