4 Ekim 2012 Perşembe

YENİ CAMİ, KARABATAK ÇOK BOZDU ABİ, YAPRAK SARMALAR VE BAŞKA ŞEYLER


Yeni eve geleli tam 3 hafta oldu. Hâlâ tam ev olmuş değil gibi... Gibi, gibi. Güzel bir TV altlığına ihtiyacım var, şu an bir bilgisayar monitörü büyüklüğündeki televizyonum IKEA'nın 25 TL'lik beyaz sehpasında duruyor. Çok güzel kartpostallarım, pek şahane siyah beyaz fotoğraflarım ve tüm bunlarla yapmam gereken dekorasyon projelerim var. Ama bir de dün sabah bir gazla Paris'e aldığım gidiş dönüş uçak bileti! Yani, Ocak sonuna kadar sadece yoğurtla beslenmem gerekiyor ki, Paris'te kuru ekmekten de başka şeyler yiyebileyim, kafamı bir odaya sokup uyuyabileyim. Demek ki böyle oluyor yetişkin hayatı, bir şeyleri bekletmen, ertelemen gerekebiliyor. Bir de tam bir yetişkinlik örneği gösterip şirketin emeklilik programına yazıldım, orada paracıklarım birikecekmiş yavaştan yavaştan... Acaba hazır yeri gelmişken çocuğumun anaokulu taksitlerine de başlasam mı şimdiden? Bilemiyorum.

Bu arada, yoğurtla beslenmem gerekiyor demişken, ben oturdum yaprak sarma sardım. Yaprak sardım ya da... Ne diyeyim? Etli yaprak sarması yaptım, pişirdim! Bunun için 4 gün öncesine, evde oturmaktan sıkıldığım bir gün kendimi Eminönü otobüsünde bulduğum o sıcak ve nemli pazar gününe dönmemiz gerekiyor.

Eminönü'nde öylece sersem sepelek yürürken, kendime mini bir sarımsak rendesi, bir dolma oyacağı, bir de high-tech bir patlıcan oyma aleti aldım. Patlıcan oyma konusunda ne denli meydan okuyan karakterde bir insan olduğumu bilirsiniz. 

İki adım daha yürüdüm, muhteşem bir yaprak sarma aleti gördüm. Sadece 5 TL! Attım torbaya. "6 yaşındaki çocuk bile sarabilir!" dedi satıcı adam. Hmmm! Meydan okuyan açıklamalar bunlar! Peki asma yaprağını nereden bulacağım? Ne mutlu ki karşısındaki dükkan kilosu 10 liraya Tokat yaprağı satıyor. Bu arada bir tütüncünün önünde öyle saçma durmuşum, tezgâha bakıyorum. Acaba alabileceğim ilginç sigaralar var mı diye filan... Esnaf sinsice yanıma yaklaşıp, "Hanımefendi, Deniz Seki'nin Serdar Ortaç'ın kullandığı kağıtlar bakın bunlar :)))))" dedi. Tövbe yarabbim. Benim o yaprak sarma aletiyle ne saracağımı düşündü acaba :((

Neyse ben elimde yaprak sarma aletim, buram buram kokulu salamura asma yapraklarımla Yeni Camii'nin yolunu tuttum. Cami de yani uhrevi ortam, içeriye Tokat yaprağıyla girmek nasıl olur diye düşünüyorum... Hafiften utanmışım filan. Ama bir yandan da gelmişken uğramak istiyorum. Çünkü daha önce iki kez dua ettim Yeni Camii'de, ikisi de kabul oldu. Yani Yeni Camii'nin öyle şahane bir yeri var gönlümde. Neyse. Aneeeem, içeriye bir girdim, poşetler altındaki Tokat yaprağından utanarak içeri giren ben ve yüzyıldır değiştirmediği çoraplarından katiyen utanmayan milyonlar!.. Vay anam babam! O koku, o ten, o dokunuş!.. Ah buuuu, deliliiiik, sarsar yüreğimi!.. :(((((


Ortalık yerde kavga eden arsız çocuklar, bağıran bebeler ve umursamaz analarıyla, Yeni Camii'de pek kontak kuramadım ilgili makamlarla... Galata Köprüsü altında yürüdüm, acıkmıştım... Köprü'nün altında biraz bira ve balıkekmek takıldım. Oradan Karaköy'e, Karabatak'a. Karabatak da sanırım tarihinin en tatsız dönemini yaşıyordu. Korkunç derecede iticiydi. Yalnız oturan bir müşteri kimsenin umrunda değildi. Çıkarken 150 gr filtre kahve çektirmek isteyen bir müşteri kimsenin umrunda değildi. Adeta bir kebapçıymışçasına gelenleri masalara yerleştirmekle görevli bir "adam" vardı. Belli ki o adam yeni gelmişti. Ve yine tek kişi oturan bir müşteri o adamın umrunda değildi. Sinirlenip kalktım. Ve Karabatak ömrümüzde hoş bir seda olarak yerini aldı. Belki hafta içi gidildiğinde eski keyfi bulabiliriz...


Bu da böyle yavan bir yazımdı...

7 yorum:

AidaSalem dedi ki...

aaaa bütün yalnız kadınların ikeadan alınmış beyaz sehpası ve üstünde monitör ebatlarında televizyonu var galiba. ben de bu haftasonu onun altına başka bir şey bakayım diyordum. görünce şaşırdım, yoksa koltuğun da ektorp mu?

jelatin dedi ki...

kivik :)

Adsız dedi ki...

karabatak konusunda aynı fikirdeyim..
gereksiz bir abartı mezu bahis toplumda şu ara..

idilik dedi ki...

yok ya yavan değil bak valla. ben çok keyifle okudum. kolay iltifat etmem ona göre, ağır aplayım ben deeeerrrmişim..
Karabatak haftaiçi daha iyi hoş hayatımda 2 kere gittim ama yine de yorum yapma cürretini gösteriyorum:)
kal sağlıcakla jelatin kardeş

deryik dedi ki...

ay hadi yeni bi şiler yaz, havamızı bulalım.

Adsız dedi ki...

E hadi ama jelooo...

yesilerik dedi ki...

2009dan berı okumadıgımdan cok sey kacırdıgım hıssı yaratan bır blog daha hepınız tek bır catı altında toplassanızda guzel bloglar dıye orda burda kafamızı sızın duvara carpınca vıcdan yapmasak:)