13 Aralık 2012 Perşembe

LONDON - YİNE ÇAĞIRDI

Neyse dediler ki Merveciğim sen salı günü Londra'daki şu seminere katıl, bak bakalım neymiş... Salı demek, benim için cumartesi uçağa atlayıp erkenden Londra'da süzülebilmek demek... Dolayısıyla bir cuma akşamı içim pırrrr pır bavul hazırladıktan sonra, cumartesi sabahın köründe bir uçağa atlayıp kendimi 5 günlük bir Londra macerasının içinde buldum.

Londra, beklediğim üzere, soğuktu. Gider gitmez Marks & Spencer'dan edindiğim termal atletlere gezi boyunca dua ettim. Ammavelakin business amacıyla gittiğim 5 günlük gezinin, 3 günlük "pleasure" kısmında çekildiğim fotoğraflarda Michelin maskotu gibiyim, topaç gibiyim babam affedersin.

Son gidişimde, kalbim kırık, içim buruktu. Bu seferse, saniye üzülmeme, durup düşünmeme izin vermeyecekmiş gibi, beğendiğim / sevdiğim ne varsa önüme sermişti Londra... Sıcak şaraplarını, mis gibi biralarını, süslerini, püslerini, şıkır şıkırlığını... Hani sanki, sevdiğimi bildiğinden olacak, bütün sokaklarını, dükkânlarını, department store'larını efendime söyleyeyim vitrinlerini benim için simle bezemişti. Dev bir Merve rüyasında yürür gibiydim. O kadar çok süs püs vs. ellemişim ki, suratım / ellerim hep simli, hep bir pırıltılıydı.

Otele geçmeden evvel 2 gece boyunca beni güzelce ağırlayan eski dostum Deryik ve zarif eşine ise nasıl teşekkürlerimi sunsam az. Onlar olmasa, ben kalacak yer bulurdum belki; ama ne şahane kahvaltı sofralarına uyanırdım, ne Hyde Park'ın içine kurulmuş dev Noel lunaparkında (Winter Wonderland) dev sosisliler yerdim, ne de gaza gelip dünyanın en saçma lunapark oyuncağına binip adrenalinin dibine vururdum... Üstelik bu kadar güzel yılbaşı süsleri de seçemeyebilirdim.

Londra da, sağ olsun tam 6 ay sonra yaptığım bu ziyaretimde beni hiç mahçup etmedi. 5 gün boyunca yağmur değil; sadece ben uyanmadan yağan yağmurun bıraktığı ıslak zeminleri gördüm. Hatta güneş bile gördüm. (Burada yeniden termal atletlere bir saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmiyoruz.)

Hadi biraz da biz susalım, Instagram konuşsun:









4 yorum:

Adsız dedi ki...

çok saçma ve yersiz bir soru olacak ama o termal atletin markasını öğrenebilir miyim acaba? içi polar gibi olanlardan mı yoksa etiketinde "termal" yazması dışında bildiğin viskon gibi duranlardan mı?

jelatin dedi ki...

Adsızcım, yersiz olur mu hiç? Birinin işine yarasın diye veriyorum ben de o bilgiyi.. Moda blogger'ı olduğumdan değil.

Marka, dediğim gibi MARKS & SPENCER. Kolsuz, ince, ama içinde dediğin gibi inceden bir polar tabakası var gibi. Ama termal de yazıyor yani. Kollu, blüz gibi olanlarından da vardı, ben beden bulamadığımdan kolsuz almıştım. Eğer sende de bendekilerden varsa ve işine yaramadıysa, bence 2 kat bile giyinebilirsin. Üşümenin bizi sokaklardan alıkoymasına izin vermeyelim. (Bu arada 2li pakette satılıyordu.)

Ayağımda da içi kürklü, lastik tabanlı ZARA çizmeler vardı. Yeni sezon, TRF bölümünden alınmış. Hatta onun da içine Penti'den aldığım dizaltı angora çorapları giymiştim. Tavsiye ederim.

Adsız dedi ki...

Gercekten dogru usumenin bizi sokaklardan alikoymamasi icin bu termaller cok ise yariyor ben de vakti zamaninda prag gezim icin bolca edinmistim...

Adsız dedi ki...

Termali gecelim london'a dair daha fazla detay isterim