30 Kasım 2010 Salı

NEYE BAKSAM NE İŞİTSEM BANA BİN DERT OLUYOR


Bu blogun, böyle bugünkü gibi kuş uçmaz kervan geçmez değil de; cıvıl cıvıl, bahçesinde gençlerin cirit attığı, çocukların koşuşturduğu bir sahil sitesi olduğu dönemlerde, "GÜZEL BAKAN ADAMLAR" serisi yapmaya niyetlenmiş idik. Genelde herkesin aklında Mehmet Ali Nuroğlu kalsa da; ondan sonra Okan Yalabık gelmişti ve bir şekilde GÜZEL BAKAN ADAMLAR SERİSİ orada sona ermişti. (Ekşi'de Jelatin için, "Son gözdesi Mehmet Ali Nuroğlu'dur.." yazıyor bu arada.)

İstanbul'a taşındıktan sonra kaç kez karşılaştım Mehmet Ali'yle, sayamam bile. Neyse. GÜZEL BAKAN ADAMLAR serisinin sadece 2 adamla sınırlı olması, gelişememesi çok fena.

Aralık Vogue'daki Okan Yalabık / Melisa Sözen çekimleri sizi de geçmişe götürmedi mi? Beni hatırlamadınız mı? İnkar etmeyin.

Neyse,

14 yorum:

deryik dedi ki...

okan yalabık resmen halit ergenç'e benziyor burda. dönüşmüş.
sahil sitesi dediğin nedir ki jellam, yeter ki çimlerin yeniden yeşerdiğini komşular da bilsin.

Adsız dedi ki...

Kuşları ve kervanları geri döndürmek için "Jelatin İşte" konusuna başlamanız kâfi. "Jelatin Üniversitede" serisinin tadı damağımızda kalmıştı. Arada neler yaşandığını merak ediyoruz üstelik. İroni filan yapmıyorum onu da belirteyim.

Adsız dedi ki...

sahil sitesi dönemlerinden bir çocuğum ben de!nazar değdiririz de kaçarsın yine diye nefes bile almadan okuyorum gizlice ;)
betsy

Adsız dedi ki...

sırf bu çekimler için alınır vogue.
ayrıca kabarık eteğimle bahçenizde koşturmuşluğum vardır, ama üşendiğimden kendi hesabımla giremiyorum.

Adsız dedi ki...

yokluğunda su yoluna çevirdik burayı be jelatin hanım. bırak bu sayısındaki çekimi vogue çıkmaya başladığında dedim ki ahh ah jelatin hanımcım olsaydı ne yazardı acaba şimdi :)) esen kalın efenim

jelatin dedi ki...

Niyeyse hepiniz "sessiz sessiz" okuyorsunuz da beni en gaza getiren şeylerden birinin feedback almak olduğunu bilmiyorsunuz. Anlamadım ki yorum almak için moda blogger'ı olup etrafa yorum mu yağdırmam gerekiyor?

Şu an ağlıyorum.

deryik dedi ki...

şüphesiz ki hiçbir moda blogu, saygıyla, sessizce okunan bu blog kadar uzun ömürlü bir ilgi görmeyecektir.

1 senedir yoktun, her gün sayfana baktık allahsız :) resmen brand loyalty bu.

jelatin dedi ki...

yeeeeeeeeeeee, beni sevdiğin için böyle söylüyosuuuun :) :) :)

enne dedi ki...

Ve ben de bunun üzerine yorum yazmaya karar verdim. Selam, hoşgeldin, iyi ki döndün. Güzel bakan erkek olarak ben Engin Altan Düzyatan diyeceğim. Aslında yakışıklılığı beni çok fazla çekmiyor ama güzel bakıyor bence. Ayrıca Tarkan da çok güzel bakıyor bence.

Adsız dedi ki...

Jelatin Hanım; bazen yorumlara o keskin kaleminizle öyle cevaplar veriyorsunuz ki, onulmaz yaralar açıyorsunuz ruhumuzda. Bu nedenle çoğumuz ancak böyle adsız olarak ve kılı kırk yararak yorum yazıyoruz.

Öyle bir üslubunuz var ki, buna rağmen vazgeçemiyoruz yazılarınızdan. Kaç kere bir daha bu bloga girmeyeceğim dedikten sonra tövbe bozdum ben mesela.

jelatin dedi ki...

Valla "the last adsız", yorumuna cevaben "bu kadar kırılgan olmayın yahu:)" diyecektim ama şaka yaptığım anlaşılmaz diye korktum. neyse. tamam kimseyi zorlamıycam yorum yazın diye. isterseniz yazın isterseniz yazmayın cicişleeeeR!

Adsız dedi ki...

Merhabalar,

Madem geribildirim sizi motive ediyor ben de bir seyler soylemek istedim. Cok cok uzun zamandir yazdiklarinizi okuyordum (sanirim en basindan beri), siz yazmaktan vazgectikten sonra da kac kere girip sitenize o balonlara baktım sanırım hatırlamıyorum ama url'leri uc uca eklesem burdan Fizan'a yol olabilir gibi.

Istanbul hayalinizi sonunda basardiginiza cok sevindim. Deryik Hanım ile ayni evde oturmaniza ise biraz kıskanarak imrendim. Yaseminli caylarinin yaninda eslik eden sohbet nedir, nerede oturuyorlardir, hangi filmleri izliyorlardir, hangi sergilere (Deryik)/alisveris merkezlerine (Jelatin) gidiyorlardir gibi gibi dusuncelere bile daldim. Bana dusmesede sizi birlikte oturmaya cok yakistirdim.

Sayfanizda tekrar yazi gormek, tıpkı yıllardır gormedigim eski bir arkadasima rastladigimda aradan gecen onca zamana ragmen hic bir sey kaybetmeden kaldigimiz yerden devam edecekmisiz gibi bir his yaratti.

Geri dondugunuze cok sevindim.

Sevgiler,

Gozde

Damlo dedi ki...

ben ilk biloğumu açtığımda ayy ne kadar da eğlenceli imiş die die okuduğum şeye ne düşünüyosam yorum yazdım, hem o zamanlar bi talebe olarak çok da vaktim vardı. hakkaten hevesliydim bi de hani yeni açmışsın, yorumlar filan garip bi değişiklik, daha önce forumlardan bile sıkılmış biri olarak pek de hoşuma gitmişti.
sonra aldığım bi yorumla dumura uğrayarak bunun kısıtlı bi hareket olması gerektiğine, -bir süzgeçten geçirip yazmalıyım gibi,(yorumu hak eden, etmeyen) ve 20 yorum hakkın var üstüne geçersen pis kakasın gibi bi muameleye maruz bırakılacağıma dair iğrenç varsayımlara ulaştım.
elimi eteğimi, bunun belden aşağı vurma olduğunu bile bile çektim.

iyi mi yaptım bilmiyorum. çünkü insanlar, aha damla yorum yazmaz bak buraya yazdıysa ben önemliyim, çünkü o önemli gibi bi çıkarımla beni değerlendireceklerse bence uzağıma düşmeleri gerektiklerinin de fazlasıyla farkındalardır.

kuul olmak amacı[evet yorum-kuul ilişkisi, ilginç] ile değil de insanlar bana yorum yazsın diye yorum yazdığım(!) için ay azaltmalıyım dedim (şimdi siz günde 30 yorum filan gönderdiğimi gözünüzde canlandırmış olabilirsiniz, öyle değildi ve bu kişisel bi eleştiriydi, kişinin takdiriydi yani)
evet şimdi yazmaya çekiniyor, ulan bana yorum yazsın diye mi acaba yorum yazıyorum diye kendimden şüphe ediyorum.
hatta yorumlara bile kapamıştım, bişileri ispat etmek ister gibi :S (malım ben)
öyle içselleşmiş bi paranoya.

neyse hiçbi şey düşünmeden yorum yazdığım günleri hatırladım, en primitif hallerimi hatırlattığınız için teşekkürü bir borç bilirim.

ağladım, gidiyorum.

turuncu dedi ki...

herşeyi de bilecek illaki. 10 Kasım 2009 annecime U.K. dan doğum günün kutlu olsun kartı hazırlayıp yolladığımda kartımın fonunda hangi resim vardı acaba? en sevdiğim bloğun son yazısının umut verici renkli balonları. nasıl güzel bi kart bu diye geridönüşü annecimin paha biçilemez, ha şimdi buna da "püfff resmimi de araklamış mezarcılar!" dersen bi şey demicem(demeyeceğim yoksa demiyeceğim mi, sığım evet ama abajurum, kocaman koltuğum, envai çeşit kahvem, çayım ve okumadığım kitaplarım var, bunu niye yazdımki şimdi, amaaaan neyse)... özetle yazmak senin işin olsun jelatinsu or jelatincan ya da jelatinkız.