21 Aralık 2010 Salı

VENİS


Hani bir Avrupa şehrine gider, ilk olarak şehrin en önemli kilisesinin, efendime söyleyeyim şehrin ilk yönetim binasının olduğu bir meydana çıkarsınız. Kimi zaman rehber anlatır, kimi zaman da elinizdeki kitapçıktan okursunuz: yüzyıllar evvel o meydana binbir ülkeden getirilen mallar yığılmıştır. Etler, sebzeler, baharatlar, kumaşlar, efendime söyleyeyim meyveler, hayvanlar ve hatta insanlar... Hepsi burada satışa sunulur ve şehrin tüccarları bu pazara gelip dükkânları için mal seçerler. İşte Avrupa ile ilgili beni en çok heyecanlandıran tarihi olgu bu! Ne zaman böyle bir şey dinlesem, okusam; hep kendimi o binbir çeşit sebze ve meyvelerin içinde, o tuhaf kokulu et yığınlarının içerisinde hayal ederim. Eminim ki hiç hijyenik değildi, eminim pis kokuyordu; evet. Ama sırf o manzara için birkaç saatliğine de olsa o dönemlere gitmek, şöyle bir gezinmek, alışveriş yapmak isterim. Yoksa aahh o kabarık etekler, afili ruff'lar değil derdim. Gerçekten.

Bunu, bugünkü Migros, MacroCenter, Kapalıçarşı sevgimle, efendime söyleyeyim Marjane Satrapi'nin İran'dan Viyana'ya yerleştikten sonra favori boş zaman geçirme aktivitesinin süpermarketlerde dolaşmak olmasını yürekten anlamamla bağdaştırabilir miyim? Bilmiyorum. Ama... Öyle.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

migrosta uyusam, kapalıçarşıda ölsem derim her zaman jelatin hanımcım. demek ki yalnız değilim. ama macrocenter bi yüksek sosyete mekanı gibi gelir hep. :))neyse öperim!!

Aleksi dedi ki...

kapalıçarşı falan bilmem de yurtdışında süpermarket gezmek hakkaten benim de severek yaptığım bir şey. nedeni de basit. raflardaki herşey yeni. markaların çoğunu ilk kez görüyorsun. hepsinden alıp hepsini denemek istiyorsun haliyle.

EDA dedi ki...

Supermarket ,pazar carsi vb gezme zevkinin yasliliga ozgu bir zevk oldugunu zannederdim yalniz degilmisim,seven genc kusak da varmis:)bayilirim o bolluga,cesit cesit ivir zivira,meyveye sebzeye...
Bu arada iyiki dondun bloga

Emir Bey dedi ki...

İyi ki yine yazıyorsunuz yahu! =)