
En kötü hafta sonu, şüphesiz ki maaş alacağın Pazartesi gününün önündeki hafta sonudur. Tabii ki o yüzden, cebimde kalan son parayı, hangover uyandığım bir Cumartesi günü uzuuuun bir banyo keyfinden ve John Frieda saç maskemi uyguladıktan sonra köşedeki kuaföre FÖN PARASI olarak takdim edecektim. Eveeet. Ya maskeden ya da gerçekten iyi bir kuaförün iyi bir makineyle çektiği fönden dolayı; yumuşacık ve gerçekten düzdü saçlarım. İpeksi dokunuş. You Don't Mess With Zohan çok tatlı filmdir bu arada.
Kutlu Doğum Haftam Şenlikleri kapsamında Cuma gecesi E. ile gittiğimiz Vira Vira'dan çıktık, Kuzgun'a doğru yürüyoruz. Karşı kaldırımda Serdar Ortaç minibüsünün önünde magazin kameralarına demeçler veriyor. Minibüsün kapısı açık, içinde 2-3 Rus kadını Serdar'ın aralarına yeniden katılmasını bekliyor. Serdar'ın günlük hâli bile kliplerdeki gibi... Mütemadiyen vücudunu okşayıp kulak memesini yalayan, bu sırada kameraya kısık gözleriyle bakan kadınlar... Her neyse. Görevliler, E. ile yaptığımız, alkolün de etkisiyle, "Atlayalım mı lan minibüse?" muhabbetini duymuş olacaklar ki; minibüsün otomatik kapısı öööylece kapanıveriyor.
Cumartesi'nin gelişi, Cuma gecesinden belli olurmuş. Dolayısıyla Cumartesi gününün ne kadar domestik ve sağlıklı geçtiğini anlamak için bkz. ilk paragraf. Ev arkadaşımın yaptığı nefis + mis kokulu yumurtaları pas geçersem, haksızlık etmiş olurum. Bu arada reçel ve beyaz peynirin zıtlıklardan yakalanan uyumunu şu hayattaki 25. yılımda öğrendim. Bronz yıl. Whatever...
Zenginli filmlere olan düşkünlüğümü bilen T., bana King's Speech filmini verdi. İşte Cumartesi gecem böyle tatlı, böyle naif geçti. Çok özür dilerim; ama Colin Firth gözümde hep Brijit Conz'un Marc Darcy'si, efendime söyleyeyim Love Actually'nin romantik yazarı olduğundan, benim sığ sinema anlayışım onu böyle, kendisini Oskar'a koşturacak bir rolde görmeye hazır değildi. Afferin Colin Firth! Seninle gurur duyuyorum. Bu arada bir başka gün, bir başka zenginli film olan "I Am Love"dan bahsetmek isterim.
Haftamız çok güzel geçsin...
Kutlu Doğum Haftam Şenlikleri kapsamında Cuma gecesi E. ile gittiğimiz Vira Vira'dan çıktık, Kuzgun'a doğru yürüyoruz. Karşı kaldırımda Serdar Ortaç minibüsünün önünde magazin kameralarına demeçler veriyor. Minibüsün kapısı açık, içinde 2-3 Rus kadını Serdar'ın aralarına yeniden katılmasını bekliyor. Serdar'ın günlük hâli bile kliplerdeki gibi... Mütemadiyen vücudunu okşayıp kulak memesini yalayan, bu sırada kameraya kısık gözleriyle bakan kadınlar... Her neyse. Görevliler, E. ile yaptığımız, alkolün de etkisiyle, "Atlayalım mı lan minibüse?" muhabbetini duymuş olacaklar ki; minibüsün otomatik kapısı öööylece kapanıveriyor.
Cumartesi'nin gelişi, Cuma gecesinden belli olurmuş. Dolayısıyla Cumartesi gününün ne kadar domestik ve sağlıklı geçtiğini anlamak için bkz. ilk paragraf. Ev arkadaşımın yaptığı nefis + mis kokulu yumurtaları pas geçersem, haksızlık etmiş olurum. Bu arada reçel ve beyaz peynirin zıtlıklardan yakalanan uyumunu şu hayattaki 25. yılımda öğrendim. Bronz yıl. Whatever...
Zenginli filmlere olan düşkünlüğümü bilen T., bana King's Speech filmini verdi. İşte Cumartesi gecem böyle tatlı, böyle naif geçti. Çok özür dilerim; ama Colin Firth gözümde hep Brijit Conz'un Marc Darcy'si, efendime söyleyeyim Love Actually'nin romantik yazarı olduğundan, benim sığ sinema anlayışım onu böyle, kendisini Oskar'a koşturacak bir rolde görmeye hazır değildi. Afferin Colin Firth! Seninle gurur duyuyorum. Bu arada bir başka gün, bir başka zenginli film olan "I Am Love"dan bahsetmek isterim.
Haftamız çok güzel geçsin...