17 Ocak 2011 Pazartesi

KOLİBANDI


Kafamda birtakım şeyler vardı yazmak için hapsettiğim; lakin fazla beklemiş olacaklar ki şimdi yerlerinde yeller esiyor. Oysaki Muhteşem Yüzyıl'dan bahsetmeyi çok isterdim. Previously On Jelatin: zenginli dizileri nasıl da su içer gibi izlediğimi, o charm'ın içerisinde kaybolduğumu, o zenginlik sırasında göze batan birtakım paçozluklardan nassssıl delice zevk aldığımı bilirsiniz. Belki eski okurumsunuz ve şu an az buçuk hızlı okuma yeteneğine & az buçuk dilbilgisi hakimiyetine, ortaokulda okuduğum V.C Andrews romanları ve şişirilmiş Osmanlı biyografileri sayesinde sahip olmama filan vâkıfsınız. Her neyse. Ben ki, o egzotik hamam tasvirlerini, kızgın demirle forma sokulmuş mükemmel buklelere serpilen altın tozlarını, ipek kumaştan esvapları filan ağzımın suları -kelime anlamıyla- akarak okumuş, ara vermeden bir diğerine geçmiştim. Dolayısıyla, daha iyi çekim teknikleri, özel kasalarla sete getirilen mücevherler, her zamankindan daha sinsi / daha güçlü bir Firdevs Yöreoğlu ve İtalyan asıllı bir Okan Yalabık için illaki televizyon karşısına geçecektim.

Bu şanlı girizgâhtan sonra, Muhteşem Yüzyıl, devlet meseleleri hayli sıkıcı olduğu için kimi kısımları atlanan, aşklı meşkli sahnelerine odaklanılan bir eğlencelik, benim için... 2 haftadır, Perşembe sabahları tüm ofis insanlarına sanki öylesine bir şeymiş, laf olsunmuş gibi sorduğum, ama aslında izleyen biri bulduğumda içimden uğruna sevinç çığlıkları attığım bir görsel şölen. Tombalak Hürrem'in dans gösterisini izlerken ağzımın istemsizce kahkaha atacakmışçasına şekillendiği, bana paçoz bir Türk moda/makyaj blogu geziyormuşum sinsiliğini katan bir hazine!

Tarihi hatalar, Vatikan'da İtalyanca konuştuğu açıkça belli olan koca koca adamlara niyeyse kırık bir Türkçeyle dublaj yapılması, o dönemde ışıl ışıl lipgloss'ların NE ARADIĞI? filan... Umrumda değil. Daha çok, daha çok dans etsin Hürrem... Aliye'de büründüğü HOLDİNG SAHİBİ, sert mizaçlı, TUTKULU AŞIK kostümünden o gün bu gündür çıkamayan Halit Ergenç, Okan Yalabık'a, Dumkof Halis'e seslenirken her geçen gün biraz daha OnurBey'leşsin, biz Şehrazat'ı analım, vs. Aman Çarşambalar bitmesin, bu adı tam konulamayan paçozluk sarsın 4 bir yanımı. Teşekkürler.

4 yorum:

Deniz dedi ki...

Ha gayret diyorum. Bitanem Okanyalabik efendi bir sezon daha olduramamis adam rollerine cikarsa artik omur billah acikacik aciklicacik olarak boy gosterecek ekranlarimizda. Point of no return'e yaklasti.

Ve Jello'm geri gelisini kusu urkutmemek isteyen avci gibi cok reklam yapmadan sessizce kutluyordum ama dayanamiyciim: Hosgeldin:)

deryik dedi ki...

hürrem gülbenin ayakkabılarına, topuğuna bakakaldım.

jelatin dedi ki...

Deniz, hoşbulduk Deniiiiiiiz. Niye öyle diyosun Deniiiiiz? Okan zaten başrol olmasın, tüm yükü omuzlamasın. O böyle yandaki adam olsun, hepimiz çok sevelim. Eveeeet!

deryik, yalnız sen söyledikten sonra dehşet içerisinde fark ettim! Mahmutpaşa modası Topkapı'yı inletmiş affedersin.

Adsız dedi ki...

jelatin hanım rocks!!!
ayrıca arada bir dehşete düşüyorum. firdevs yörüoğlu'ndan tombalak hürrem'e kadar bahsettiğin tüm hususlarda her zamanki gibi gene hislerime tercüman olmuşsun. okan yalabalık konusuna hiç değinmiyorum bile..bir insanın tüm düşüncelerinin ve de ilgisini çeken detayların benimkilerle aynı olması ne ile açıklanabilir ki? :)) sen çok yaşa hep yaz! sevgiler sinem