4 Ekim 2011 Salı

ETOBURUN GÜNCESİ . . .


Bu sefer doğru köprüden yürüdüm. Hatta Köprü'nün üstünden de değil, altından yürüdüm. Ben yürüdükçe balık ekmek kokuları burnuma doluştu. Çok acıkmıştım. Fakat seyyar bir tezgâhtan balık ekmek alıp tek başıma ayakta yeme fikrinden hoşlanmadım. Dolayısıyla canım çeke çeke, Karaköy'e kadar yürüdüm. Karaköy'de kendimi Namlı'ya attım. Allah kahretmesin. O kadar acıkmıştım ki hem bi' porsiyon köfte, hem bi' porsiyon pirzola yiyebilirdim. Yine yalnız olduğum ve bu tür aşırılıkları yalnız başıma yapamadığım için bir porsiyon pirzola, bir kutu ayran biraz da zeytinyağlıyla yetindim.


Eve geldiğimde hâlâ çok aç mıydım, neydim..

3 yorum:

mz dedi ki...

Ama ama tek basinayken balik-ekmek alip yemek de nasil zevklidir. :)

Adsız dedi ki...

yeter yedin. bi iki hafta sonra da yeşil çay maceralarını anlatacaksın, bilmiyo muyuz sanki.

jelatin dedi ki...

hahaaahahahah. ama beni bu hâllerimle seviyosunuz :)