18 Ekim 2011 Salı

L KOLTUKLAR

Fonda Mersin markalarını görmek, işte bu beni mutlu eder...

Nasıl ve ne zaman olacak bilmiyorum. Sanırım L koltuklu, geniş salonlu bir ev istiyorum. Artık. Yaşım olmuş 25. Geniş ve L koltuklu bir salon dünyanın en zor elde edilesi şeyi olmamalı. Derken ortaya şöyle hoş bir sehpa, üzerinde mis kokulu mumlar. Hep temiz tutarım evimi, söz. İçkiye sigaraya yatıracağım parayı eve kadın çağırmaya yatırırım. Güzel bir kütüphanem olur. İçini, okuyacağım belki okumayacağım, "böyle kitaplar herkesin kütüphanesinde olmalı abi, insan bi oturuşta okumaz ama canı istedikçe okur.." diyerek, kendimi kandırarak belki çok uzun zaman sonra sıkıntıdan karıştıracağım kitaplarla doldururum. Yerler ahşap görünümlü naylon değil de, gerçek parke olur. Ucunda pislikler birikmemiş Vileda'yı Pronto Ahşap Temizleyici'ye bular mis gibi silerim yüzeyleri... Kışın camları açar, battaniyenin altında mis gibi konyak içerim... Film izlerken...

O günler gelecek ama... Gelecek biliyorum. Çünkü 1.2 sene evvel tam da şu an yaşadığım evin, semtin, şu an içinde bulunduğum düzenin, ev arkadaşlığı konseptinin hayalini kuruyordum. Mutluyuz de mi Sadık? Bu evde, tam 1 senemiz doldu geçen hafta. Geçen sene bu zamanlar nasıl sıcaksa İstanbul'un havası, nasıl iltihap dolmuşsa korneam; bu sene o kadar yağmurlu idi hava ve ben billur gözlerimi MAC Naughty Lash çift opsiyonlu müthiş rimelimle hayli dramatik bir hâle getiriyordum... Neyse. Bak şu an böyle yazınca, daha iyi hissettim.

Şu an, geçen seneden 2-3 kilo fazlayım belki ama, her şey, çok şükür, çok şükür, daha iyi.

Which means, belki 2012'nin, 2013'ün soğuk bir Ekim akşamı, yine bir kadeh Martini'nin üzerine birkaç kadeh Blush içmişken ben, bu satırları bir L koltuk üzerinden yazıyor olurum. Olmasam da, başka şeyler güzel olur.

Neden olmasın?

Hiç yorum yok: