26 Eylül 2012 Çarşamba

YENİ EV


"2 gün taşınma izniniz var." diyorlar. Diyorlar da bunun yanında bir de eli ayağı çabuk, problem çözücü, zekâ küpü bir anne vermeyi unutuyorlar.  Benim, saçının fönü ve "İstanbul'a gidiyorum elbisesi"yle gelen annem, 2 gün boyunca tam bir Hafiize Ana'ya dönüştü. Yıkadı, ütüledi, çıkardı, astı, kuruttu, sildi, yerleştirdi, pişirdi, topladı, olmadı tekrar başa aldı. İçine sindiği anda yepyeni bir fön daha çektirip kendini Akmerkez'e attı.

Bu arada, 3 sene yalnız yaşamışım, küçüklüğümden bu yana ellerimle kurduğum "personal space"ime bu zamanda daha da sıkı sıkıya bağlanmışım... Annemle kesintisiz geçirdiğimiz o 4 günün sonunda, pazartesi sabahı ofise nasıl koşa koşa gittiğimi, nasıl bir şevkle çalıştığımı anlatamam. Kadın susmadı, susamadı, bir an olsun emir vermeyi bırakmadı abiler ablalar! Biz de insanız. Evde sürekli yürüyen bir tip. Sodayı içtin bitirdin. Onu çöpe atmak için hemen yerinden kalkıp mutfağa yürüyüp, o sırada dolaptan bir elbisemi çıkartıp getirip, sonra onu geri götürüp, başka bir elbise getirip, onun hafif sökülen eteğini dikmene ve tüüüüüm bunları yaparken de kendi kendine dublaj yapmana gerek yok ki be annem?! Yahu sizin anneniz de öyle mi?

Mesela, sodayı içti bitirdi diyelim; ve adım adım üstte yazdığım şeyleri yapacak. Tamam mı? Sodayı içti bitirdi, konuşmaya başlıyor: Şu sodamı da mutfağa bırakayım da senin şu etekucu sökülen elbiseni dikeyim. Elbiseyi getirdi, yanlış elbise getirmiş. Yanlış elbiseyi getirmişim, bunun bir tarafında sökük vs. var mı? Sökük yokmuş. Bunu götüreyim de diğerini getireyim. Elbiseyi getirir. Şunu dikeyim de böyle giyme. Çok belli oluyor kızım. Görmüyor musun bunun söküldüğünü? Neyse dikeyim de sen bunu topuklu ayakkabıyla filan giyme, giyersen de dikkat et. giyeceksen de ayakkabını çıkart öyle giy. Artık bu noktadan sonra içime içime kan ağlıyorum.



Taşınma evvelinde IKEA'ya hayli burun kıvıran, ayyy IKEA da çok kalitesiz canım! diyen beeeen, tüm sözlerimi Modoko'nun birbirinden hayli sevimsiz esnaflarını gezerken geri aldım. Bir kere: çoğu zevksiz. Rengini beğendiğin koltuğun illaki kolçakları arabesk, kolçaklar tam sana göreyse ayakları kızıl, her şeyi tam sana göre diyelim, ÇOT: fiyatı 2000TL! Bir de "kazan farkı" adı verilien -aslında hayli mantıklı bir durum sebebiyle, kesinlikle teşhirdeki takımın sadece kanepesini alıp eve götürme gibi bir şansın yok. Tek bir koltuk istiyorsan 1 ay bekleyeceksin. Bekleyeceksin... Ya da teşhirdeki tam takımı salonuna koyup olası altın günlerine davetiye dağıtacaksın.

Bu arada hiç denk geldiniz mi bilmiyorum. Muhtemelen Ankara'da SİTELER'de, efendime söyleyeyim İstanbul'da Modoko'da gezenler bilir: "Çok katlı mobilya mağazasında çalışan genç kadın" diye bir tipleme var. Bunlar muhakkak platform topuk ayakkabılı, muhakkak full makyajlı, saçlar yapılı... Bir dudağını büze büze konuşmalar, cinnet!

Neyse en son ne ara kendimizi Modoko'nun dudak büzen platform topuklarından koparmaya karar verdik, hatırlamıyorum. Bayılmışım... Kendimi İsveç'in köfteleri ve sınırsız gazı kaçmış kolasıyla meşhur o küçük köyünde buldum. Sonra bir kanepe, bir de hayal berjeri alarak mutlu ve huzurlu bir şekilde evimize döndük. Nakliye 2 gün sonra, montaj da ondan 2 gün sonra.

Şimdi... Bir Cumartesi sabahı tek başıma uyandığımda kendi kendime yanlışlıkla "Günaydın!" dediğim, tuvaletin kapısını kapatmamayı hâlâ unuttuğum, sanırım ilk eşyaların heyecanıyla sürekli düzenli tuttuğum bir evim var. Tüm bir hafta sonu kâh uzanıp kâh oturmak, kitap okurken uyuyakalmak, çay içip müzik dinlemek de güzelmiş.

Çok bunaldığım bir dönemde bir arkadaşımın dediği gibi, "Ne olursa olsun, kapını kilitlediğinde, orası senin..." 


10 yorum:

Adsız dedi ki...

Güle güle oturunuz.

Bu arada çok merak ediyorum, ev arama sürecinizde yazdığım bimli yorumu neden yayınlamadığınızı.

mz dedi ki...

Gule gule otur. :)

idilik dedi ki...

Benim annemde aynen öyle geveze değil ama hiperaktif. Kendini 60 yaşında süperkahraman zannediyor ve ben öyle olmayınca bana hala onun sivilceli ergen kızıymışım muhabbeti çekiyor ve işin komiği 30 yaşımda kendisiyle car car kavga ediyorum kendimi açıklamak için :) Annelik makamı mudahale ve vıdı vıdıyıda içinde barındırıyor sanırım tanıdığım en cool anneler bile zaman zaman error veriyor. Ben de bir anneyim ve kesin bende öyle olacağım ama dikiş dikmeyi bilmiyorum o ayrrıııı:)

Neyse boşver anneyi yeni evin bol neşeli, huzurlu ve bereketli olsun:)

sherlotte holmes dedi ki...

maalesef bütün anneler öyle... istisnasız hem de... şimdinin ultra modern anneleri de aynı şeyi minicik bebelere yapıyolar ya, keman kursundan yüzme antrenmanına koşturanlar vs vs vs

ufff düşünürken yoruluyor insan...

AidaSalem dedi ki...

ben de annemi tek sanıyordum. dediğin gibi susmuyor hiç. kafam yoruluyor, sessizliğimi istiyorum bakışı atsam o zaman da ayrı bir tantana...

jelatin dedi ki...

Adsız, hangi yorumdan bahsettiğinizi anlamadım.

mz, çok teşekkür ederim şekercim.

idilik, aynen bende de var o kendini açıklama durumu. halbuki biliyorum ki 2 gün sonra gidecek, bir sus bir dinleme bir ignore et di mi? Yok! illaki ben de açıklayacağım kendimi. illaki ikna etmeye çalışacağım onu da!..

sherlotte holmes & aida salem, yalnız olmadığımı bilmek beni rahatlattı.. bir de ne yalan söyleyeyim, hafiften de bir vicdan azabı duyuyordum böyle hissettiğim için. :(

Adsız dedi ki...

Ah, hain blogger size yorumumu iletmedi mi yoksa?

Hani BİM'in BİMcell'den sonra emlâk sektörüne KAL-BİM adıyla girdiğinden ve dolayısıyla KAL-BİM'de yerinizin hazır olduğundan bahsettiğim yorum?

deryik dedi ki...

dönüp dönüp okuyup eğleniyorum :)

benim annem daha sinsi, ilk aşamaları sessiz geçirip o sondaki "şunu dikeyim de böyle giyme" kısmından başlıyor. aptala çeviren bir şey: neyi niye dikiyoruz, niye şimdi dikiyoruz, neler oluyor? halbuki o günler önceden göz koymuş, ilk fırsatta el atmış duruma. bir diğer versiyonu da mesela aniden "evde gümüş parlatıcısı var mı?" demesi, üstelik peçete veya su istermişcesine. evde gümüş yokken niye parlatıcısı olsun, bilemiyorum; ama o tüüüm yüzüklerimi kucağına dökmüş bekliyor oluyor.

o yüzden evde gümüş parlatıcısı vardı zaten, annem almıştı.

neyse: güle güle otuur, güle güle yerleeeş! :)

Fifi Croissant dedi ki...

güle güle otur Jelatin, darısı diğer isteyenlerin başına.. :)

cledora dedi ki...

ay inanamıyorum aynı benim annem. kadıncağız daha iki gün önce geldi ve şimdiden hayattan bıktım. bi de her şeyi eleştiriyor, dayanamıyorum. ama yazık, o da iyiliğimi istiyor tabii :D