Eve geldim ki, apartman kapısının tam önüne bir sokak iti kıvrılmış uyuklamakta. 1) Köpekten delicesine korkarım. 2) Kapıcıya, bekçiye, şu buna haber etsem, "Yahu ben korkarım köpekten, şunu bir kovalasanız?" desem, bilmiyorum ki çağırdığım "adam" hayvana nasıl davranır... Belki tekmeler, belki sopayla kovalar... Sonra işin yoksa 1 hayvanı daha dert et. Bizim apartman da Versay Şatosu değil sonuçta, hayvancağız gelip önüne, paspasın üstüne kıvrılıyorsa eğer, yağmur yağdığı için... Köpekle birkaç metreden bakışıyoruz. Ben biraz yarım akıllı, azıcık da alkollü olduğum için kendisiyle konuşmaya başlıyorum. "Ben senden biraz korktum. Sen çekilsen, ben içeri girsem, sonra tekrar yatsan?" diyorum. Tık yok. Sanırım hayvanların bana bizzat kelimelerle cevap vermemesinden dolayı kendilerine karşı bir yabancılık hissediyorum.
Baktım, küpesi de yok. Kudurabilir, ısırabilir, ipeksi güzelliğim darbe alabilir, Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisindeki rolüm tehlikeye girebilir filan... Ne oldu sonra bilmiyorum. Köpeğin uysallığına mı kandım, nedir... Aldım anahtarı kapıya doğru yürüdüm. Sonra çok acayip bir şey oldu. HAYVAN RESMEN BANA YOL VERDİ! "O kadar dil döktün salak, anca mı akıl ettin aksiyona geçmeyi?" der gibiydi... Aşağılandığımı hissettim. Açtım kapıyı, içeri girdim.
2 yorum:
valla gecmis olsun diyim, yalnız olmadıgımı bılmek sevindirdi beni zira kapıda kopek yatarsa evi ona bırakıp geri donebilirim:(
başını okşadın mı peki?
Yorum Gönder